Ali Tura etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Tura etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2017 Çarşamba

Süleyman Özerol'un "Televizyonu Nasıl Buldum" Kitabındaki Bazı Öykülerin Çözümlemeleri

Süleyman Özerol'un "Televizyonu Nasıl Buldum" Kitabındaki Bazı Öykülerin Çözümlemeleri
Ali TURA

Süleyman öğretmenin geçmiş köy ve ilkokul dönemlerindeki yaşamı devinim ve düşüncelerinden esinlenerek-soluyarak özel bir yeti kazanmıştır. Köylülerin sıradan günlük konuşma dili ve sanatın şiirsel diliyle 1999 yılında Gayret Matbaasının dizgi ve baskısını üstlendiği Televizyonu Nasıl Buldum şiirsel anı-öykü kitabında; "Düğünde Bir An", "Ne de Olsa Hayvan", "Yirmi Beş Kuruş", "Döl Bereketi ve Zola", "Babamdan Gelen Para" ve "Televizyonu Nasıl Buldum" başlıklarıyla, her okuyanı mutlak çocukluk yıllarına götüreceğine ve kısa da olsa hafif bir tebessüm, biraz da acı duygulu anlar yaşatacağına eminim.

Düğünde Bir An

“Yıl 1966 Eylül’ün ilk günleri...
Akşam oluyordu, güneşin etkisi yavaş yavaş kırılıyordu. Köyün karşısındaki mezarlığın biraz ilerisinde bulunan bahçelerdeki bağ damlarının birinde sünnet düğünü tutulmuştu" işte esinlenmenin soluğu ve sanatın dili-derinliği! Öykü devam eder.
- Tebrik ederim Arga'yı kazanmışsın. En azından 'teşekkür ederim' ya da 'sağ ol' demeliydim. Hiç bir şey diyemedim öylece kalakaldım.
Süleyman öğretmen, kendisini tebrik eden gence karşı kendini borçlu hissetmesini bir sorumluluk duygusu içinde soluklandığı ve Akçadağ ilçesinin yatılı öğretmen okulunu kazandın yerine 'Arga'yı kazanmışsın' diyerek öykünün söylemini kısaltmıştır.
Akçadağ Öğretmen okulunu kazanmamış olsaydı ne olurdu? Kendi soluğuyla şöyle ifade ediyor; " Birçok gencin yaptığı gibi gurbeti yol edecektim belki de…”
Yaşadığı köyünde gurbeti yol etmek iş için-ekmek için uzak illere gitmeyi kast edilir.

Hana Doğru

Akşamdan sabaha kadar uyumayan ve gecenin tek dirilişi olan, havanın ağarmasının ışığın karla olan ilişkisinde esinlenen sözcükler, aynı bölümde Hekimhan ilçesine gitmeye çalışan bir köylüyü bakın nasıl konuşturmuş...
- Gııııııııııız eşeğin yemini az goymuşsun, bunuğnan Han'a geç sahatta varacağım? Haydı torbasını başından çıhar.
- Ula sende heybeyi getir gaz tenekesini içine goy...

Han'a gidilen yol boyu konuşturduğu köylüyü değişik sahnelere çıkarır.
- Böğün ıradyoda gene Gırbız'dan laf ettiler soyhanın derdi bitmeyi...
Ve devam eder.
- Benim yaşım yetti yeteli buralardan yayan gelip giderik. Sen eşeği sayma, zaten canı ne ki? Gar bol yağar da ayaz ederse eşek seni geğil sen eşeği götürürsün…”
Yukarıdaki söylemleriyle öyküyü zinde taşır. Öykünün son sahnelerine girerken Süleyman öğretmenin yine şiirsel bir bakış açısıyla;
- Uzayan Aybasan Düzü'nün bitiminde keskin balıksırtı kıvrımlı yola saptılar Taşhan'a ilerlediler hayvanlarını hanlara bıraktıktan sonra çarşıya dağıldılar kuşluk vakti geçmişti…
Süleyman öğretmenin; İnsanları, hayvanları ve doğayı sevme eğilimi, iyiliğe olan hayranlığı kendi doğasında vardır. Onları küçük yaşta solumuştur. Sezgileri keskindir, dokunmaya görsün dokundurma anlatacağı anı, öykü ve şiir olsun kısa kollu sazın yedi ulu perdesinin duygu dolu ritmiyle sizde onu solumaya başlarsınız. Anlamak sadece kulakla olmuyor bilirsiniz.
Her Sabah Her Sabah ya da; Yaşam Acılarla Başlar
Her çocuk doğarken ağlamaz mı?
Acı vardır diken acısı
Acı vardır ana-baba evlat acısı
Acı vardır sevda acısı.
Acı vardır kardeş arkadaş acısı
Hele de dost acısı.

Bir ailenin tek çocuğunun ölümüyle ilgili yazdığı dizeler derin bir aile acısını paylaşmanın en güzel ifadesi değil midir?

Ne de Olsa Hayvan

11 Aralık 1972. Görgü (Cafana) köyünde kırkbeş günlük pratik stajyerlik- öğrencilik döneminde arkadaşlarının okulun verdiği erzak ve yataklarını taşıma işini köyde bir eşek ile sorunu çözerler ve taşıma işi bittiğinde arkadaşlarıyla sohbete başlar.
- Bugün bize en çok kim yardım etti?
Yanıtlar;
- Muhtar/öğrenciler/Ramazan/Bayram ve soruyu soran şöyle dedi:
- Bize en çok yardım eden eşeği unuttunuz.

O dönemde toplumun en ağır yükünü taşıyan hayvanı unutmuyor ve hayvan sevgisini Han'a doğru öyküsünde de ifade etmişti.

Hasan Emmi

İnsanlarla ilgili karakterler oluştururken onun fiziki yapısını ve iç dünyasını nasıl karakterize ediyor. Aslında yazmanın en zor tarafı burasıdır. Keskin gözlemci olmayan bunu zor başarır. Bakın Süleyman öğretmen bunu nasıl başarıyor:
“Hasan emmi, gözler kısık kapalı gibi. Kaşlar kirpikler uzun uzun, bıyıkları sıvazlanmış, kabaca sakalı da uzamış, avurdu birbirine girmiş, çene ileride duruyor, sivri ve uzunca olan burnunun ucunda ter damlaları biriktirmiş, ağzında bir tek dişi yok, saçları dökülmüş ortasına doğru açılmış, başında mendilinin üzerine geçirdiği eski bir şapka, ayaklarında kara lastikler var. Eski ama sağlam olan gömleğini tersyüz ederek giydiği şalvarının içine sokmuş, ceketini de tersyüz ederek meşelerden birinin dalına asmış. Toprağı bir bebeğe öllük hazırlar gibi özenle yabancı dallardan, taşlardan temizliyor, sağ ayağını ileri atarak vuruyor kazmayı.”

Televizyonu Nasıl Buldum?

Kitabın son bölümünde Televizyonu Nasıl Buldum yazısında önce bir betimlemeye köyü Ballıkaya’yı anlatır. Dağlarını, taşlarını, çaylarını ağaçlarını böceklerini kuşlarını tek tek sayar ve oluşumun dönüşümüne kaynaklık eden dere yatağından killi çamuru anlatır. O çamurla çocukluk yıllarında nasıl araba traktör ve traktör tekerleğinin şeklini vermesini, kendi oyuncağını doğadan nasıl temin ettiğini öz bu dille ifade eder.

"Öllüklüğe koştum. Az da olsa yeri ıslatmıştı yağmur. Yerden aldığım iki topak çamurla okul binasının yanına döndüm. Killi çamuru iyice yoğurduktan sonra radyo biçimine getirdim. Ön kısmını oydum, oyduğum yerin önünü çöplerle parmaklık haline getirdim. Son çöpü yerleştirmeden önce ölülükte yakaladığım ve her yerde “cır cır” diyerek ötüşen ağustosböceklerinden birini oyuk yere bıraktıktan sonra son çöpü de yerleştirdim. “Radyo”mun sağ yanına bir çöp geçirdim. Bu çöpün başına çamur yapıştırarak “düğme” biçimi verdim. Düğmeyi ileri geri itip çekerek böceğe dokundurduğumda, “cır cır” diye şarkısına başlıyordu. Bu buluşumla okulumuzun duvarının dibinde arkadaşlarıma bir “konser” dinletmiştim böylece. İlk programımda, geleneksel şarkıcı cırcırböceği, yani ağustosböceği vardı solist olarak. İlk dinleyicilerim de arkadaşlarımdı.”İşte köyde büyümüş, köyden başka bir yeri görmemiş olan Süleyman Öğretmen, adını dahi duymadığı televizyonu böyle tasarlamıştı…

1 Şubat 2017 Çarşamba

Ali Tura ve Mehmet Balkış'ın Hakkımdaki Yazıları

MALATYA KÜLTÜRÜNE GÖNÜL VERENLERDEN SÜLEYMAN ÖZEROL
“Ciğerlerini esinleme soluğuyla dolduranlar, elbette ki okuyanı ve dinleyeni büyüler…”

Ali TURA

O her şeyden önce insan gibi insandı
Sonra öğretmen oldu
Öğretmen olmak kolay şey sanmayın
O, kayısı ağacı gibidir
Kök damarlarıyla alır öğrenir
Olgun meyvesiyle verir
Bilgilidir, bilmeyene bilgi vermez.
Bilginin kapısını açar.

O, gerçek dosttur.
Dostuna devamlı almak için gitmez
Zaman zaman vermek için gider.
Karşısında kim olursa olsun soyarak değil
Giydirerek konuşur ve en soğuk yüreği ısıtır.
O, mutluluğu rehber alanlardandır.

İşte size anlatacağım o insan
Süleyman öğretmen,
Yani Süleyman Özerol

1953 yılında Hekimhan Ballıkaya köyünde doğar, altı kardeşin en büyüğü, büyük dediysem yanlış anlaşılmasın yaşça en büyüğü. İlkokulu bitirene kadar, arkadaş çevresinde sessiz, iyi bir gözlemci, doğa ve içinde yer alan yaşam bulan canlı/cansız nesneleri ve olguları inceleyen ve zaman zaman merak ettiği nesneleri soran, sorgulayan ilişkilendirenlerdendir.
Ekmeğin oluşumunda anne ve babasına yardımcı olan, yaşına göre aile sorumluluklarında payına düşeni omuzlayan, toplumsal ilişkilerde kavga yerine küskünlüğü benimseyen ve küskünlüğü kin etmeyen bu küskünlüğü de kısa sürede unutan arkadaş canlısı bir çocuk.
Bu çocuk ilkokulu köyünde bitirir. Akçadağ İlköğretmen okuluna gitmek ister ve gider, orada başka bir dünya ile tanışır. 1972’de Urfa Yetiştirme Yurdunda öğretmenliğe başlar ve 1981’de Malatya’ya gelir. 1988 Şubat’ı sonunda Şehit Yüzbaşı Hakkı Akyüz ilköğretim okulundan emekli olur. Okul yıllarından bu yana kültür-sanat-edebiyat-halk kültürü- müzik ve resim alanında çalışmalar yaptı, radyo ve televizyon programları yaptı ve programlara devam etmekte, halen Malatya Yorum gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yürütmekte, Malatya ve Ankara’da çeşitli kültür faaliyetlerine katılmaktadır.

Yayınlanmış Kitaplarından:

1. Televizyonu Nasıl Buldum: Anı-Öykü, Malatya 1999
2. Arguvan Türküleri-Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi: Hüseyin Şahin ile birlikte-Derleme-İnceleme, İstanbul 2004
3. Dirençli Eğitimci Örgütçü Araştırmacı Hasan Nedim Şahhüseyinoğlu: H. Nedim Şahhüseyinoğlu’nun Yaşamöyküsü, Ankara 2009
4. Babamın Şiirleri: Hasan Özerol’un Şiirleri, Malatya 2009
5. Vayloğ Dede/Yaşamı ve Hakkındaki Anlatımlardan Bazıları: Ankara 2012
6. Hekimhanlı Ozan Kul Emici/Yaşamı Sanatı Şiirleri: Malatya 2013
7. Bir Deli Rüzgâr/Şemsi Belli İle İlgili Yazılar: Ankara 2015
8. Ah İle Âmânı Dağlara Saldık: Şiirler, Ankara 2015
9. Ters Site/Kalbi Sağda Atanlar: Sage Yayınları, Ankara 2016
10. Zülfukar Sezen/Yarım Yüzyılı Aşan Sanatından: Ankara 2016
10. Ters Site/Kalbi Sağda Atanlar: Ankara 2015
11. Zülfukar Sezen/Yarım Yüzyılı Aşan Sanatından: Ankara 2016
12. Babamın Askerlik Günlükleri: Ankara 2016

Yayınlanmamış Çalışmalarından Bazıları: Bir Gün Uyandığında (Şiir), Yenilenen Köy Ballıkaya (Köy İncelemesi), Anıya Benzer (Anı-Deneme Notları), Âşık Yoksuli (Yaşamı-Sanatı), Merhaba Gülü (Metin Özer İle İlgili Yazılar), Ballıkaya Köyü ve Çevresinden Âşıklar-Şairler (Derleme), Hekimhan Müzik Kültürü, (İnceleme), Kömürhan Köprüsü Nereye Bakar? (Kültürel Yazılar), Radyo Fon Programlarım, Halk Ozanları Kültür Derneği Tarihçe Çalışması, Başkavak Köyü Derlemeleri, Gürgür Dede, Ballıkayalı Öğretmenler…

Malatya’da yayınlanan birçok kitabın hazırlanmasında, basılmasında da katkı sunmuştur, sunmaya da devam etmektedir.

Malatya SÖZ, 30 Ocak 2017

ÜRETMEYE HER ŞEYE RAĞMEN "DEVAM" DEMİŞTİR

Mehmet BALKIŞ

Malatya Kültür sanat ve eğitim hayatına gerçekten de çok büyük katkılar sağlamış ve sağlamakta olan Sayın Süleyman Özerol abimiz hakkında ki yazınız için teşekkür ederim.
Kendisi Malatya kültür sanat ve eğitim hayatına zerre kadar hizmeti geçen hemen herkes için bir yazı bir söz bir makale bir şiir bir haber ya da benzeri bir ifade ile teşekkür etmiş ve anmıştır. Kendisinin de böyle bir yazı ile sizlerin sayesinde anılması bizleri mutlu etmiştir.
Malatya kültür sanat ve eğitim hayatına emek verenlerin çoğu; yetkililerin ilgisizliğinden, kıymet bilmediğinden, kendisinin anlaşılamadığından ve benzeri sebeplerden küsmüş ve üretkenliğini ya durdurmuş yahut yavaşlatmış olmasına rağmen Süleyman abimizde küsme ve belirtileri görülmemiştir. Yani üretmeye her şeye rağmen devam demiştir. Bu meziyet de herkeste bulunmaz... Kendisine ve size sağlık başarı ve mutluluk dileklerimle selam ve saygılarımı iletirim.

Malatya SÖZ Site, 31 Ocak 2017