“Ekmeğin Öyküsü”nden “Kandıran Dünya”ya dek (1966-1981) seçtiğim şiirler ile ilgili kısa değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Cumhuriyet için, “En Büyük Düğün” demişim. Köylü kökenli olmamdan kaynaklanıyor olmalı ki “Köylü” diye bir şiiri yazmıştım.
Bu yurdun efendisi
Köylüdür ta kendisi
Ve Atatürk…
Sesini duyarak dirilmiş tutsak uluslar
Başkaldırıp haykırmışlar
Ya hürriyet ya ölüm diyerek
Hatırlanacak sözlerin
Yaşayacak devrimlerin
Senin en büyük eserin
İnsancılık idi Atam
On beş yaşında birlik olmanın önemine değinmişim;
Dirlikten birlik doğar,
Birlikten kuvvet doğar
Kuvvet güç işleri yapar,
Hep beraber çalışalım
Okulu bitirene dek koyu bir Yeşilaycıydım.
İçenin ciğeri bacaya döner
Bütün dünya malı gözünden düşer
Az bir zaman sonra dünyadan göçer
O zaman Fatiha okur sigara
Babamdan oldukça etkilendim yazma konusunda. Onun askerlikte tuttuğu günlükler, şiirler, öyküler, anılar benim de onun gibi hareket etmeme etken oldu. 1971 yılında okulda resim-iş dersinde bir defter yaparak yazdığım şiirleri, öyküleri, anıları, makaleleri, alıntıları yazdım, resimler de yaptım.
Garip şiir akımından Orhan Veli Kanık’ın kısa şiirlerini seviyordum. Malatya istasyonunda iki şiir yazmıştım. Biri, “Şu Dünya” idi…
Kapatıyorum gözlerimi
Tüm DÜNYA
Göz kapaklarımın arkasında
Vay be...
Ne kadar küçükmüş
Şu DÜNYA...
“Hep Bizim” diye bir destan yazmıştım. Bir şiir yarışmasında dereceye girmişti ama 12 Mart gelmişti, derecem güme gitmişti.
Kurdular kasaba, kentler, ülkeler,
Arttı kuvvet dayanamaz engeller,
Özerol bunları böylece söyle,
Akıl bizim, fikir bizim, söz bizim.
Yazıya kafayı çok yoruyordum.
İcat etmiş Sümerler yazıyı
Taşları kazıyı kazıyı
Köylüdür ta kendisi
Ve Atatürk…
Sesini duyarak dirilmiş tutsak uluslar
Başkaldırıp haykırmışlar
Ya hürriyet ya ölüm diyerek
Hatırlanacak sözlerin
Yaşayacak devrimlerin
Senin en büyük eserin
İnsancılık idi Atam
On beş yaşında birlik olmanın önemine değinmişim;
Dirlikten birlik doğar,
Birlikten kuvvet doğar
Kuvvet güç işleri yapar,
Hep beraber çalışalım
Okulu bitirene dek koyu bir Yeşilaycıydım.
İçenin ciğeri bacaya döner
Bütün dünya malı gözünden düşer
Az bir zaman sonra dünyadan göçer
O zaman Fatiha okur sigara
Babamdan oldukça etkilendim yazma konusunda. Onun askerlikte tuttuğu günlükler, şiirler, öyküler, anılar benim de onun gibi hareket etmeme etken oldu. 1971 yılında okulda resim-iş dersinde bir defter yaparak yazdığım şiirleri, öyküleri, anıları, makaleleri, alıntıları yazdım, resimler de yaptım.
Garip şiir akımından Orhan Veli Kanık’ın kısa şiirlerini seviyordum. Malatya istasyonunda iki şiir yazmıştım. Biri, “Şu Dünya” idi…
Kapatıyorum gözlerimi
Tüm DÜNYA
Göz kapaklarımın arkasında
Vay be...
Ne kadar küçükmüş
Şu DÜNYA...
“Hep Bizim” diye bir destan yazmıştım. Bir şiir yarışmasında dereceye girmişti ama 12 Mart gelmişti, derecem güme gitmişti.
Kurdular kasaba, kentler, ülkeler,
Arttı kuvvet dayanamaz engeller,
Özerol bunları böylece söyle,
Akıl bizim, fikir bizim, söz bizim.
Yazıya kafayı çok yoruyordum.
İcat etmiş Sümerler yazıyı
Taşları kazıyı kazıyı
İnsan ve ağaç özdeşliğine dikkat çekmişim…
Tomurcukları kabarmış
Belli ki çiçekler açacak dallarında
Aynı bir gebeye benziyor ağaç
1971, darbe, ülkemiz Türkiye…
Atatürk’ün kurduğu ülkeyim ben
O’ndan sonra birbirine giren
Ben tümlenmeye çalışıyorum
Bazıları parçalamak isterler
Yine birlik üzerine…
Olmasa bu senlik benlik kavgamız
En büyük gücümüz birliğimizdir
Anadolu, uygarlıklar yurdu, cömert, cennet… Ceyhun Atuf Kansu etkisi de var elbette…
Ey uygarlıklar bahçesi Anadolu
Sende hangi ulustan iz yok ki
19 yaşında öğretmenim ve Urfa Yetiştirme Yurdunda görevliyim. Daktilo da var, yazıyorum durmadan ve kaydediyorum.
Bir küçük çocuk vardı
Köşe başında ağlıyordu
Sıcacık gözyaşını
Karanlığa akıtıyordu
Bazı şeyler yıkılıyor, yok oluyor, yok ediliyordu ve ters sayış yaptım kötülüğe karşı…
Ey kötülük roketi…
Seni fırlatıyorum.
Geriye tersine, iyi olmaya
Kendi cinslerine ateş!
Ve Atatürk hakkında bazı olumsuz değerlendirmeler yapılıyorken…
Aramızda yok diyorsunuz,
O nasıl söz?
O bakış,
O ilkeler,
O irade,
Ya o göz?
Duygusallık başka bir şey… Doğa, hayvanlar…
Tomurcukları kabarmış
Belli ki çiçekler açacak dallarında
Aynı bir gebeye benziyor ağaç
1971, darbe, ülkemiz Türkiye…
Atatürk’ün kurduğu ülkeyim ben
O’ndan sonra birbirine giren
Ben tümlenmeye çalışıyorum
Bazıları parçalamak isterler
Yine birlik üzerine…
Olmasa bu senlik benlik kavgamız
En büyük gücümüz birliğimizdir
Anadolu, uygarlıklar yurdu, cömert, cennet… Ceyhun Atuf Kansu etkisi de var elbette…
Ey uygarlıklar bahçesi Anadolu
Sende hangi ulustan iz yok ki
19 yaşında öğretmenim ve Urfa Yetiştirme Yurdunda görevliyim. Daktilo da var, yazıyorum durmadan ve kaydediyorum.
Bir küçük çocuk vardı
Köşe başında ağlıyordu
Sıcacık gözyaşını
Karanlığa akıtıyordu
Bazı şeyler yıkılıyor, yok oluyor, yok ediliyordu ve ters sayış yaptım kötülüğe karşı…
Ey kötülük roketi…
Seni fırlatıyorum.
Geriye tersine, iyi olmaya
Kendi cinslerine ateş!
Ve Atatürk hakkında bazı olumsuz değerlendirmeler yapılıyorken…
Aramızda yok diyorsunuz,
O nasıl söz?
O bakış,
O ilkeler,
O irade,
Ya o göz?
Duygusallık başka bir şey… Doğa, hayvanlar…
Bir kuş yuvasını şaşırır
Başka bir yere yönelirse
Onu kendi yuvama buyur ederim
Tabii yavru kuş kabul ederse...
Bir yanımız kırsala bağlı demiştik ya…
Ben ıssız dağların garip çobanı
Azığım süttür çökelektir otlardır
Tanığım sürüm meskenim ise dağlardır
Milliyetçi Cephe dönemi, kargaşa, anarşi…
Uzatma
Uzatma
İstemiyorum ellerini
Başka bir yere yönelirse
Onu kendi yuvama buyur ederim
Tabii yavru kuş kabul ederse...
Bir yanımız kırsala bağlı demiştik ya…
Ben ıssız dağların garip çobanı
Azığım süttür çökelektir otlardır
Tanığım sürüm meskenim ise dağlardır
Milliyetçi Cephe dönemi, kargaşa, anarşi…
Uzatma
Uzatma
İstemiyorum ellerini
Özgürlüğe
Barışa
Kurşun sıkan elleri
Sıkamam
Sıkamam
Ve selam salıyorum ülkeme, özgürlüğe…
Selam size ülkemin
Anlatamadığım dertleri
Anlatanların yattıkları
Zindan köşeleri
1975-1981 Kısas, öğretmenlik ve okul müdürlüğü, yoğun bir yaşam, derken sürgün; Siverek… Siverek yeniden yazmamda etkili oldu.
Yöneticilikten alınmıştım, sorumluluğum azalmıştı, yeni bir yerdeydim ve edebiyatla, müzikle yeniden uğraşmaya başlıyorum.
Dün benden sorulur
Yarınlar benden sorulacak
Çünkü ilk basamak benim
Doğa bir başka…
Kuşları bekliyorum
İnsanlardan önce
Kanatlanacağım
Kuşlar gelince
Son dörtlükte;
İnsanları bekliyorum
Artık kuşlardan önce
Çünkü ben çiçek oldum
İnsanlar koklayacak önce
Yeni bir çevre ile birlikte yeniden şiir yazmaya başladım.
Konuğu olduk göçerlerin
Kıl çadırda, keçede oturduk
Tadı halen damaklarımızda
Tereyağının, lor peynirinin
Çan seslerini dinledik
Kaval sesleriyle gece boyu
Ciğerlerimizi doyurduk kırlarda
Otlar çiçekler diz boyu
Armağanlar verdik
Armağanlar aldık son gün
Sundular temiz yüreklerini
Armağanların en güzelini
1972’de yazdığım birçok şiiri yeniden düzenledim. Bu şiirlerden, “Bir Gün Uyandığında” Antoloji Şiir Dergisinin Kasım 1981 sayısında yayınlandı:
Bir gün uyandığında
Bakarsın kuzeyden doğmuş güneş
Ağaçlarda görürsün balıkları
Karpuzlar da top oynarlar
Arılar petek yapar sulara
Tatlanır sular, doyum olmaz
Zırhlanarak suya dalan kelebek
Arıların iğneleri içinde kalır
Durur evren, durur dünya
Gökyüzü yassılaşır, söner ay
Bakarsın yıldızlara doğru
Yüklü bir karınca yol alır
Köpekler akraba olur tavşanlarla
Bakarsın yol olmuş devenin kamburu
Tüm insanlar, halka olmuşlar bir yerde
Savaş ve kin uzaklaşır, uzaklaşır, uzaklaşır...
(3 Eylül 1981)
1972 yılında çocukluk arkadaşım Abidin Kutlu’ya doğaçlama olarak yazdığım şiiri anımsadım ve değişik bir biçim verdim “Kandıran Dünya”ya.
Bir adam vardı hep tedirgin
Karanlığı geceyi
Ve yalnızlığı severdi
Yoldaşıydı serseriler
Sokaklar yeriydi
Meyhanelerde sarhoş
Kahvehanelerde kumarbazdı
Yaşam yeriydi böylesi yerler
Belki de mutluluğu
Buralarda aramıştı
Şimdi bir dilencidir o
Şehrin sokaklarında
Perişan, ayyaş, acılı
Zavallı adam
Kahpe dünyaya kanmıştı
İlk göz ağrım kitap çalışmam olan “Bir Gün Uyandığında” adlı dosyamı otuz yıla yakın bir zaman sonra 1999 yılında yayınlanan “Televizyonu Nasıl Buldum?” adlı kitabımın ikinci baskısı ile birlikte bastırmak istiyorum.
23 Haziran 2013