Engelliler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Engelliler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2017 Çarşamba

Gitgide Artan Hoş Olmayan Durumlar

GİTGİDE ARTAN HOŞ OLMAYAN DURUMLAR
Güngör Bebek’in derlediği Hekimhan ile ilgili yerel söz ve deyimlerin toplandığı “Hekimhanca” kitabının ikinci baskısını matbaaya verdikten sonra “Yenilenen Köy Ballıkaya” çalışmamı düzenlemeye karar verince bir süre dosya ile ilgilendim. Bazı dosyalara da göz attım, derken saat 17.00’de Kızılay’da, Atatürk Bulvarı'nda Güven Park karşısında indim.
Otobüs duraklarından birinde tek başına oturan bir adam vardı. Bir doksan boylarında iriyarı, hep yere bakıyordu. Karton kutuları katlamış üzerine oturmuş, ayakları altına ve arkasına da koymuştu. Ayaklarına gazete sarmıştı ama bilekleri ile dizi arası maviküf rengine dönüşen bir biçimde görünüyordu. Tek başına bir durağı işgal etmiş, yolcular durağın kenarlarında bekliyordu. Bacaklarındaki mavi lekeleri görünce “zehirlenme mi yaşamış acaba?” diye düşündüm.
Bu adamı aylardır aynı çevrede görüyorum. Kar yağışlarında ve yağmurun şiddetli yağdığı zamanlarda da gördüm. Ayakları çıplak, kaldırıp indirerek aynı çevrede dönüp duruyordu.
Acaba “devlet” denen kurumun hiçbir görevlisi görmüyor muydu? Otobüs durağını işgal etmesini, kangren olma durumuna gelmiş bacaklarını nasıl kimse görmezdi? Hiç kimsenin aklına hastaneye yatırmak, tedavi ettirmek gibi bir düşünce gelmemiş miydi acaba?
Yalnızca bu adam mı?
Hemen ileride gökdelen var, önünde çok kez rastlıyorum; yere uzanmış beyazlar içinde genç bir adam ve başında bir kadın. Kadın elini uzatıp merhamet sözcükleri ile dileniyor. Hasta imiş! Sağlam insanların hasta olduğu ortamda nasıl oluyorsa “hasta” dediği adam bu kışta kıyamette orada yatabiliyor…
Bir başka konu da yine Kızılay’da yer altı treni giriş çıkışlarında özellikle de merdiven başlarında kâğıt peçete, kalem ve benzeri şeyleri satmaya çalışanlara rastlıyoruz. Dikkat etmezseniz burnunuzun ya da gözünüzün dibine sokulanlardan dolayı tepetaklak gidebilirsiniz.

Bir başkası…
Karlı kışlı soğuklarda eliyle ittiği tekerlekli sandalyesi ile iki bacağı engelli olan kişi kış ortamlarında otobüs duraklarında kalabalıkların içine karışıyor, “Allah rızası için” diyerek “para” dileniyor.
Giyimli ve sağlam insanlar üşürken bunlar nasıl üşümüyor?
Karlı buzlu bir kış gününde Milli Piyangonun karşısında dizkapağından aşağısı çıplak adamı dilenirken gördüğümde bu soruyu birilerine sordum. Bazıları merhem türü bir ilaç sürdüklerini söyledi. Bazıları tiroit bezinin çok çalışmasına bağladı. Bazıları da uyuşturucu kullandıklarını söyledi.
Bunların yanında Suriye göçmenlerinin acıklı durumu da göz önünde… Hemen her yerde sokak başlarında, caddelerde yerlere serilmiş kadınlar ve çocuklar ağırlıklı dilenenler… Hele de çocukların durumu içler acısı, ne bulurlarsa alıyorlar, yiyecek ise yiyorlar, toza toprağa beleniyorlar. Bazen çaresizliğimden ağlamak istiyorum bunları gördükçe, tıkanıyorum, ağlayamıyorum.
Öyle ya da böyle devletin toplumsal görevlerinden biri de yurttaşlarını sağlıklı yaşatmaktır. Göçmenler de gelmişse ve kabul edilmişse onların da insan gibi yaşaması için çaba gösterilmelidir.
Belki birileri her şeye baktıkları gibi yazdıklarıma da at gözlüğü ile bakacak, Ramazan ayına bağlayacaktır. Oysa ilgisi yok, çünkü on beş yıldır kış dönemi Ankara’da yaşıyorum, bu anlattıklarım gitgide artan ve de hoş olmayan durumlar. Durup düşününce yine birilerini öne sürdüğü pek çok şeyin gerçek olmadığını, işlerin pek de iyiye gitmediğini görüyoruz…


(2016 Haziranı ortalarında yazmıştım, ancak konular güncelliğini koruyor).

3 Aralık 2016 Cumartesi

Ailelerin Özürlülere Bakışı

AİLELERİN ÖZÜRLÜLERE BAKIŞI

Süleyman ÖZEROL
Araştırmacı-Gazeteci


TSD Malatya Şubesi’nin 29 Kasım 1998 tarihinde Halk Eğitim Merkezi Salonunda düzenlediği “Ailelerin Özürlülere Bakışı” konulu panel ile ilgili ayrıntılı yazımı bunca zaman geçse de güncelliğini koruması nedeniyle sunuyorum.

Vali Vural ve eşi İslim Vural öncülüğü ve desteği ile “Cumhuriyetimizin 75. Yılında Sakatlar Derneği İle Elele” etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Ailelerin Özürlülere Bakışı” konulu panel, 29 Kasım 1998 günü Halk Eğitim Merkezi Salonunda gerçekleştirildi.
Saat 13 30’da başlayan panelin yöneticiliğini yaptım. Selami Ergün (Psikolojik Danışma Uzmanı), Abuzer Altun (İnş. Müh.), Şerafettin Özhan (Gazeteci-TV Programcısı), Aziz Mengüşoğlu (Eğitimci), Döne Karadağ (Em. Ebe-Hemşire) ve Ali Haydar Koyun (TSD Malatya Şube Başkanı) konuşmacı olarak katıldılar. Engelli olan Başkanın dışındaki konuşmacıların aynı zamanda engelli çocukları var.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşından sonra panelin amacını açıklayıp konuşmacıları tanıttıktan sonra izlenecek yöntemi açıkladım. Destek ve öncü olan Vali Vural ve eşine, destek veren kişi ve kuruluşlara teşekkür ettikten sonra konuşmasını yapmak üzere Emniyet Müdürü Kemal İskender’i davet ettim. Kısa bir konuşma yapan İskender, özürlülüğün bir lütuf gibi kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Özürlülüğün aileler tarafından kabul edilmesi, saklanmaması, umutların yitirilmeden hareket edilmesi, devlet güvencesinin mutlaka olması, ailelerin, özellikle de annelerin bilinçli olması, sorunların çözümünde örgütlülüğün gerekliliği ve önemi, TSD Malatya Şubesinin çalışmaları ve talepleri gibi konular konuşmacılarca dile getirildi. “Üretmeyen inan özürlü insandır”, “Balık yedirmek yerine balık tutulmasını öğretmek” ilkesi konuşmanın özünü oluşturdu.

Şerafettin ÖZHAN/Gazeteci-TV Programcısı

Özürlülüğün kabullenilmesi, balık yedirmek yerine balık tutulmasının öğretilmesinin benimsenmesi ve kendi sorunları ile ilgili olarak karşılaştığı güçlükleri dile getirdi. Bu konuda basının, ilgili kurum ve kuruluşların-yöneticilerin duyarlı olmasını istedi.
İnsan unsurunun var olduğu her yerde özürlülüğün de var olduğunu, bunların da yaşamlarını sürdürebilmeleri için birçok kamu kurum ve kuruluşlarına iş düştüğünü, sakat arabalarının park sorunu olduğunu (Emniyet müdürüne ileterek), iş yerlerinde, ihalelerde (Park büfe vb.) özürlülere öncelik tanınmasını, eğitim kurumlarında, iş imkânlarında avantajların verilmesini (kredi vb.), otomobil sürücü kurslarından yararlanılmasını, özürlülere göre yapılan otoların hangi tür özür grubuna göre yapıldığının belirtilmesini, belediye otobüslerinde gerekli kolaylığın sağlanarak asansör yapılmasını dile getirdi.

Abuzer ALTUN/İnşaat Mühendisi

Her insanın özürlü olduğunu, konuya umutların yitirilmeden sahip çıkılarak hareket edilmesin, ailelerin ekonomik gücünü aşan tedavi yöntem ve olanaklarının devlet güvencesi altına alınmasını, özürlüler için bütçe ayrılmasını, bilimsel gelişmelerin 2006 yılına kadar birçok hastalığın çaresini bulacağını ve bu konuda da devlet desteğinin gerekli olduğunu, özürlü hattının vatandaşlar bilgilendirdiğini (Vergi indirimi, 60 milyonluk yardım, seyahat indirimi, özürlü kimliği ve benzeri konularda) açıkladı. Her insanın yaşam düşüncesine yakın hissetmesini, yaşam gerçekleri ile mücadele etmesini, sorunlarını çevresiyle birlikte çözmesini, kendini acınacak duruma sokarak hareket etmek ve kahretmek yerine yaşamın güzelliklerinin kabul edilmesini belirtti. Ayrıca, özürlüye daha fazla emek harcanacağını, kendi çocuğunda yaşadığı durumun (İlk üç haftada tedavi edilebilecek bir durumun zorlaştırıldığını) başkaları tarafından da yaşanmaması için olanakların ülkemizde de yaratılmasını, konuda en büyük hatanın iktidarlarda olduğunu, sağlık bakanlığı bütçesinin en ön sıralarda yer alması gerektiğini ve özürlülerin özlük hakları işe ilgili olarak 29 Temmuz 1998 tarihli kararnamede vergi indiriminin bulunduğunu, özürlü kimlik kartlarının alınabileceğini belirtti.

Döne KARADAĞ/Em. Ebe-Hemşire

Özellikle sakat maaşı ve geliri olmayan kişilerin düşünülmesini, kendi çocuğu ile ilgili çabalarını dile getirdi. Bu işin en çık anneleri ilgilendirdiğini, engellilerin saklanmaması gerektiğini, ne yapılacağını bilmiyorlarsa bilenlere danışmalarını, tedavilerini mümkün oldukça aksatmadan yaptırmaları gerektiğini belirtti.

Aziz MENGÜŞOĞLU/Eğitimci

Konuya el yordamı ile yaklaştıklarını, zamanla bilgi sahibi olduklarını, kadere terk etmemek gerektiğini, çocukları okul ortamında olanların özellikle pes etmemesi gerektiğini dile getirdi.
Özürlülüğün oluşmaması için başta devlet tarafından çalışmalar yapılması gerektiğini; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası oluşan özürlerin bilinçli uzman yokluğundan oluştuğunu; havale, menenjit gibi olayların özrü meydana getirdiğini, bu konuda eğitim çalışması yapılması, sorunların el yordamı ile değil, vazgeçmeden okul eğitimi ve ailelerin eğitimi konusunun uzun vadede çözüleceğini, özürlülerin küçümsenmemesi, acınmaması ve dışlanmaması gereken kililer olduğunu belirtti

Ali Haydar KOYUN/TSD Malatya Şubesi Başkanı

Dinleyicilerden özürlü sahibi olanları öğrenmek isteyince salondakilerin üçte birine yakını el kaldırdı. “Halkın gözünde özürlülerin sakat olarak tanımlandığı için, ben de sakat tanımlaması kullanacağım” dedi. Sakatlığın Allah’a havale edilmemesini, bilinçli hareket edilmesini, yasal hakların öğrenilmesini, örgütlülüğün gerekliliğini; yıllardır sağlamların konuştuğunu, bu nedenle “Mikrofon elime geçmişken konuşayım” diyerek Malatya’da bulunan 30–40 bin özürlünün sorununun çözümünde dernek olarak ellerinden geleni yaptıklarını ve yardımcı olanlara teşekkürlerini belirtti.

Selami ERGÜN/Psikolojik Danışma Uzmanı

Dört özür grubu (işitme, ortopedik, görme ve zihinsel) olmasına karşın, aslında üretmeyen insanın özürlü insan olduğunu belirtti. Ailede özürlüye sağlamlar gibi davranılması ve gerekli iletişimin sağlanması gerektiğini, bu konuda özellikle annelere görevler düştüğünü, özellikle 0–6 yaş arasında topluma bilinçli bir birey olarak hazırlamak, özürlü çocukların öcü gibi saklanmamasını ve topluma katarak güven duygusu kazandırmak gerektiğini dile getirdi.

Son Notlar

Başkan Ali Haydar Koyun, Konuşmaları değerlendirdi, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığının olduğunu, buradan bilgi alınabileceğini ve sorunların çözümünde başvurulabileceğini açıkladı.
Rampaların yapıldığını, yeterli olmadığını, ilk yıllarda bunun da olmadığını, asansörlerde karşılaşılan güçlüklerin çözümü için bazı hatlarda asansörlü otobüs bulunması gerektiğini belirten A. Haydar Koyun, Belediye Başkanı. A. Münir Erkal için, ”Beş yıldır kapımızı çalmadı, bir gün mutlaka çalacak” dedi. Ayrıca bazı konuların altını çizerek açıkladı:
“Dergiyi bir yıldır çıkarıyoruz. Abuzer Beyin özürlülerle ilgili bilgileri dergimizden öğrendiğini belirtmeliyim. Çünkü sürekli izliyor.”
“En uygun rampa ve asansör Adliye Sarayında...”
“Bize de sağlamlar gibi davranın...”
“Kabullenme, güven ve eğitim, iş, beceri, gelecek korkusu... Bunlar bizim sorunlarımız.”
Panel sona erdiğinde 15 kadar dinleyicinin soruları konuşmacılarca yanıtlandı. Sorularda bireysel sorunların ve iş olanakları yaratılmasının isteği çokluğu dikkat çekti. Soranların hemen hemen yarısını öğrenciler oluşturuyordu.
“Ali Kuşçu Uygulama ve Eğitim Okuluna gelen öğle yemeği aşevinin kapanması nedeniyle kesilmiştir” notu açıklandı. Konu ile ilgili olarak okul müdürü ile görüşüldü. *

* Malatya Yorum Gazetesi-Umudun Sesi Dergisi, Şubat 1999, yıl 2, sayı: 16