21 Mayıs 2017 Pazar

“Adı Atatürk Diye mi Böyle Bakımsız Acaba?”

“Adı Atatürk Diye mi Böyle Bakımsız Acaba?”
Resme tıkla, büyür








Süleyman ÖZEROL

3 Mayıs 2012, 27 Haziran 2013 (Milliyet Blog), 21 Mayıs 2017...
Galiba değişen bir şey yok...


2001 yılından buyana yaşadığım Ankara’da Atatürk Kültür Merkezinde her men her yıl Kütüphaneler Haftasında düzenlenen kitap fuarına ve bazı sergilere giderim. Orada tanıdıklarım olduğundan dolayı da çok kez gitmişimdir. On yılı aşkın bir süredir buradaki fiziksel görünümün gitgide kötü bir durum aldığını da görüyorum elbette her gidişimde. Bun bağlı olarak, “Ankara’da Malatya Günlerinin İkincisinden Notlar” başlığı altında 3 Mayıs 2012 tarihli Malatya Hâkimiyet gazetesinde yayınlanan yazımı anımsadım ve bir bölümünü buna bağlı olarak paylaşmak istiyorum.


“Adı Atatürk diye mi böyle bakımsız acaba?”


16 Nisan 2012 günü Yaşar Karaaslan ile AKM'deki Ankara’da Malatya günleri çadırına giderken merdivenleri çıktık. Çıkarken gördüğümüz durum karşısında tartıştık. Merdivenlerin mermerleri kırık dökük, her yan pislik içinde, çöpler oraya buraya saçılmış… Başkentte bir sanat merkezi böyle mi olmalı? Bu düzensizlik, pislik Malatya'da olsa kıyamet kopar!

Ertesi gün gittiğimde Malatya'dan gelenlerle karşılaştım. Genç birisi, "Hocam, buranın Adı Atatürk diye mi böyle bakımsız acaba?" diye sordu. Ben de dün düşündüklerimizi anlattım.
Ne yazık ki bir başkentte böylesi bir ortamdayız.
Öğlen sırası AKM'nin kafeteryasına gittik. Çünkü çadırın yanında tuvalet yok. Geçici de olsa tuvaletler kurulabilir düşüncesini dile getiriyorlar daha çok.
Ana binada 7 Ege ilinin etkinliği de var. Bakandan milletvekiline, valisinden kaymakamına kadar birçok idari amirin gözü önünde durum… Acaba 8 ilin yetkililerinden hangisi buranın durumunu dile getirdi dersiniz?
Son gün, yemek yerken bazı konuları konuştuk. Özellikle Malatya mutfağı örneklerinin bulunmayışı ve buraya seçilen yemek işletmecilerinin nasıl seçildiği konusu... Çadır kurulmuş olan alanın toz-toprak olan bir yerde oluşu ve yine tozun toprağın içinde yemek yeri...

Değişen ne oldu acaba?


Bir yıl geçti aradan ve değişen ne oldu acaba?

Yakın zamanda 7. Kitap Fuarına, 7. Belediye ve Çevre Fuarına, yine 6. Ege İlleri Fuarına gittim. Metro çıkışından itibaren binaya kadarki düzensizlik hiç değişmemiş durumda. Merdivenlere geldiğinizde daha da kötü görünümlerle karşılaşıyorsunuz. Duvarlarda yıkılmalar, basamak taşlarında kırıklar, doğru dürüst bir düzenleme olmadığı gibi ışıklandırma da yok. Ayakları takılan takılana ve kim bilir içlerinden neler söylüyorlar?
Ülkemizin başkentinde ve de Atatürk Kültür Merkezi gibi kültür sanatın merkezi konumunda olan bir yerde bu görüntüleri görmek hiç de hoş değil.

8 Mayıs 2017 Pazartesi

SİTÜS İNVERSUS: TERS SİTE

SİTÜS İNVERSUS: TERS SİTE
TERS SİTE/Kalbi Sağda Atanlar


9 Aralık 2010 tarihinde Sitüs İnversus adını verdiğim kişisel sitemin giriş yazısındaki yazımı bazı eklemelerle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu sözcük, “Olması gereken yerde olmayan” anlamını taşır ve ilk yazıda bu öykü edilmiştir. Malatya Yorum gazetesinde yayınlanan bu yazının yanında 1999 yılında yayınlamış olduğum, “Televizyonu Nasıl Buldum?” adlı an-öykü kitabımda da aynı adı taşıyan anımda anlatılmaktadır. Burada anlatılan yalnızca kalbimin sağda oluşudur. Daha sonraki yıllarda diğer tüm iç organlarımın da yerini ters tarafta olduğunu öğrendim elbette…
Acaba dünyaya eleştirel gözle bakmam konusunda bu “ters” yanımın etkisi var mıdır acaba? Her ne olursa olsun ben bir insanım. Tüm insanların her birinin ayrı özellikleri olduğuna göre, benim de demek ki kendime göre özelliklerim var.
Situs inversus kısaca, ters konum, ters durum; Gerekli olan duruma karşıt, zıt anlamını taşır. Olması gereken yerde olmayan, ters kurulum, ters site… Doğuştan gelen ve dünyada bir iki milyonda bir rastlanan kalbin vücudun solunda değil de sağında bulunması durumudur. Bununla birlikte bütün organların sağ sol ekseninde yer değişmiş halde bulunması da olur. Bu durumun Latince adıdır Situs İnversus…
Bu derlemede situs inversus özelliği taşıyan bazı kişilerin bunu öğrenme öyküleri yer almaktadır. Her kişinin öyküsü kendine özgü ve ayrı özellik taşımakla birlikte ortak bir özellikleri var; situs inversuslar! Anatomik yapılarında, yani beden kurulumlarında var olan ters durum mutlaka okuyuculara ilginç gelecektir. Bununla birlikte öykülerin ilginçliğini de göreceksiniz.
Situs İnversuslardan korkmayın. Korkulacak bir şey yok. Ancak “Olması gereken yerde olmayan” organlar gibi, “olması gereken yerde olmayan” insanlar var. Situs İnversus, insana zarar vermezken bu tür insanlar her şeye zarar veriyor. Korkulacak olanlar onlardır.
Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Kalbi Sağda Atanlardan Bazılarının Öyküleri 

(Ters Kurulmuş Bedenlerin Öyküsü)

2013 yılından buyana bu konuda kitap çalışmasının içine girdim ve bazı arkadaşların gönüllü olarak öykülerini anlatan yazıları geldi. Bunları belirli bir sayfaya ulaşınca yayınlamayı düşündüm. Var olan öyküleri 2016 yılında bastırdım.
Yeni baskı yapılacaktır. İlgilenenlerin öğrenme öykülerini göndermelerini bekliyorum.

Süleyman ÖZEROL
Ankara, 8 Mayıs 2017

2 Mayıs 2017 Salı

Malatya İçin Yararlı Bir Böcek

Malatya İçin Yararlı Bir Böcek










Süleyman ÖZEROL

17 Ekim 2015, Cumartesi, Ballıkaya...
Sabahleyin kalktığımda hanım ile cevizleri ekmek damının üzerine kuruması için çıkarıp serdik.
Kahvaltı yaptıktan sonra bilgisayarı ve interneti açtım. İletilere, bazı dosyalara göz attım.
Tuvalete gittiğimde yerde kapıya doğru yürüyen bir böcek gördüm. Kapıya gelince tırmandı ve yukarı doğru yürümeye başladı. Gözlüğüm gözümde olmadığından net olarak göremiyordum ama hafifi kırmızı siyaha yakın bir renkte görünüyordu. "Uğur böceği olabilir" diye düşündüm. Uğur böceğinin ilerleyişi, yürüyüşü genellikle aşağıya doğru değil de yukarı doğru olurdu.
Hani birilerinin üzerine ya da eşyasına konduğunda uğur getirileceğine inanıldığından uğur böceği deniliyor halk arasında. Bununla ilgili olarak da bitkilere dadanan zararlıları bu böceklerin ortaya çıkarak yok ettikleri söylentisi vardır.
Orta Avrupa'da eline uğur böceği konan kızın evleneceğine inanılırmış. Dolayısıyla bir adı da gelin böceği.
Çocukluğumuzda uğur böceği bulduğumuzda işaret parmağımıza çıkmasını bekler, çıktığında da "uç, uç!" derdik ve sanki duymuşcasına kanatlarını açarak havalanırdı sessizce. Bundan dolayıdır ki ona "uç uç böceği" de derdik.
Uğur böceği ile ilgili tekerlemeler, şarkılar vardı. En çok anımsanan ve bilineni şöyle başlıyordu:

Uç uç böceğim
Yarın düğün olacak
Annem sana bana
Telli pabuç alacak


O kadar yaz ayarlı, günleri geçti de rastlayamadığım uğur böceğine bugün tuvalette rastlamam ilginç değil mi? Uğur mu getirecek acaba?
Uğur böceğini dışarıya salıvermek için peçetenin üzerine almak istedim, birden düştü ve lavabonun deliğinden aşağı kaydı. Baktığımda boruya düşmemiş olduğunu gördüm, "mutlaka çıkar" diye düşündüm.
Bir süre sonra bakmak için gittiğimde lavabonun sol yanında durduğunu gördüm, yani delikten çıkabilmişti, ancak kımıldamıyordu.
Uğur böcekleri rahatsız edildiklerinde yere düşerek ve çok defa da karınlarını vücutlarına toplayarak ölü taklidi yaparlarmış. Bu aklıma geldi ama yine de peçetenin üzerine alarak dışarıya çıkardım. Hava o kadar güzeldi ki Ballıkaya ve Kurşaklı kayaları kuzeydeki sıra kayalar arasında sanki de öne çıkmış yontu gibi net olarak görünüyordu. Ekim ortası olmasına karşın orman hala yemyeşildi.
Uğur böceği güneşe çıkınca kımıldadı. Kapıdaki iki basamağı indim ve doğu yandaki güllere doğru gittim. Beyaz, kırmızı ve sarı güllerden ortadaki olanın dalına bıraktım. Artık özgürdü. Lavabonun tuvalete bağlanan borusuna düşseydi belki de cansız bedeni zamanla parçalara ayrılacak ve Gözenin Deredeki kanalizasyon çıkışından Mezirme Deresine, oradan Kuruçay'a ve Fırat'a, derken Basra Körfezsinde Hint Okyanusuna karışacaktı.
İçeri girerek yazma işimi sürdürürken bunları da düşündüm.
Uğur böceklerinin ülkemizde daha çok vücutları yarım küre biçimindedir. Oval biçimde olanları da vardır. Kırmızı zemin üzerinde siyah benekli olan türleri bulunur. Bitkilere zarar veren ve uğur böceklerine benzeyen telli böceklerin 12, uğur böceklerinin 7 beneği vardır.
Bitkiler için bazı zararlıları ve bunların larvalarını yerler. Daha çok da kayısı ve eriklerin dallarındaki özsuyunu emerek zamk salgılamalarını sağlayan koşnil (kabuklu bit) Adlı böceği ve yaprak bitlerini yerler. Bir uğur böceğinin 5000 yaprak biti yediği öne sürülür.
Uğur böceği, özelilikle kayısı için zararlı olan böcekleri yok etmesi nedeniyle Malatya için hayırlı ve yararlı bir böcektir diyebiliriz. Acaba uğur böceklerini nasıl çoğaltabiliriz dersiniz?