“Boya mı, Peruk mu?”
Bir
seçim öncesi anısı…
Halk
Ozanları Kültür Derneğinde Yaşayan Ozanlar Belgeseli çekimlerimi sürdürüyorum...
10
Şubat 2015, Başkan Kenan Şahbudak çekim için gelenleri bildirdi. Kızılay’a
giderken İbrahim Yedibela aradı, Zülfukar Bey kendisi ile ilgili kitap çalışmam
için fotoğrafları getirmiş. Ali Tura geldi, birlikte derneğe gittik. Kanber Çeliker, Abidin Karabudak ve Nevzat Bayramoğlu ile çekim yaptım. Çekimden sonra Ali Tura ile
Cezmi Orhan’a uğradık, yaşamöyküsünü aldık, Nejmi’ye uğradık, bilgisayar
çıktısı alıp çıktık ve Hekimhanlılar derneğine gittik. Zülfukar beyin fotoğraflarını
aldım. Düzeltmeye başladık, sonra çay ocağında ve Kanara’da devam ettik.
İnternet kahvede diske baktık, Ali Bey gitti, ben de otobüs beklemeye başladım…
Kar
yapmış ve her yer bembeyaz idi. Akşam olduğu için biraz da olsa ayaz vardı.
Birçok otobüs gelip geçti Dikmen Caddesine giden belediye otobüsü bir türlü
gelmedi. Sıkıntıyla beklerken biraz oturayım dedim ve durağın oturağına
oturdum. Sağ yanıma birisi geldi dikeldi, hafifi kokusundan ve davranışlarından
içmiş olduğu belli oluyordu. Biz içtiğimiz zamanlarda gece bir ikide eve
giderken adam dokuz buçukta evine dönüyordu.
Kendince
bir şeyler söyledi. Ayakkabı kutusu, AKP sözcükleri dikkat çekiyordu.
“Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek benim yakınım olur” dedikten sonra bir süre bekledi, Sorular
sormaya başladı, ben de yanıt verdim hiç üşenmeden…
“Emekli
misin, çalışıyor musun?”
“On
yedi yıldır emekliyim” dedim.
Beni
yan gözle süzüyor, inceliyordu.
“Kaç
doğumlusun?” dedi.
“1953”
dedim.
“Saçın
boya mı peruk mu?” dedi.
“Beyaza
boyamayı düşündüm bir zamanlar” dedim.
"Ne
zaman emekli oldun?” dedi.
“On
yedi yıl oldu” dedim.
Adımı
sordu, söyledim. Nereli olduğumu sorup hemen ardından, “Pötürgeli misin?” dedi
ben yanıt vermeden.
“Tövbe
de” dedim.
“Niye
ki?” dedi.
“Evliya
Çelebi 'Hasudu Malatya' demiş, ben demiyorum” dedim.
“Ya
neresindensin?” dedi.
“Hekimhanlıyım…
Hekimhan, Arguvan aydın bölgesi” dedim.
“Benim
ayakkabı kutum yok”, “Damadım AKP’li ama AKP’ye oy yok”, “Sen AKP’liye
benziyorsun diye cümleleri sıraladı cümleleri. Elini bozkurt işareti yaptı,
“Buna oy ver CHP’ye ver ama AKP’ye verme” dedi. Durdu, yine elini bozkurt
işareti yaptı ve “Ben buna oy verdim. Mansur Yavaş’a, Alper Taşdelen’e oy
verdim ama AKP’ye oy yok!” dedi.
“Kaç
dakika oldu bekliyoruz, bu otobüs de nerede kaldı?” diye söylendim.
“Ben
şimdi Tayyip’e telefon ederim otobüs gönderir bizi alırlar dedi ve cep
telefonunu çıkarıp, “Alo Tayip, biz Süleyman ile güven Parkta durakta
bekliyoruz, bir otobüs gönder, bizi alsınlar “ dedi. Sonra, “Sigaran var mı?” dedi. Sigarayı altı
yıl önce bıraktığımı söyledim. İçki de içmezsin öyleyse dedi. İçkiyi de yirmi
yıldan fazla süre önce bıraktığımı söyledim.
Yavaşça,
“Nerede içtin? Tek başına değilsindir herhalde?” dedim.
“Yok,
dört arkadaş emekli Öğretmenler Lokalinde içtik, hesap da ortak” dedi. Oranın
müdürünün köylümüz olduğunu söyledim. Kendisi ise şeften, garsonlardan söz
etti. Ben de, “onları tanımam, derneğin müdürü bizim köylü” dedim.
Camiden,
duadan söz etti, bir sure okudu.
“Sen
AKP’lisin mutlaka, rakı da içmezsin” dedi.
“Camiye
de gitmem, rakı da içmem” dedim.
Kaç
doğumlusun?” dedi.
“1 Kasım 1953" dedim.
Kasım ayı doğumlu olduğumu anlayınca. "Benden
küçükmüşsün, ben Mart doğumluyum” dedi. Yine saçıma bakıp söylendi.
“Boyuyorsun
mutlaka” dedi.
Biraz
dolaşıp yine yanıma geldi.
“Çalışıyor
musun, emekli misin?” dedi.
“On
yedi yıl oldu emekli olalı” dedim.
“Ben
kimim biliyor musun?” dedi. Yanıt beklemeden,
“İkizlerin dedesiyim” dedi. Maliye bakanının damadı ve Batmanlı olduğunu
söyledi.
“Şimdi
ben Tayyip’e telefon ederim otobüs gönderir bizi alırlar” dedi ve cep
telefonunu çıkarıp, “Alo Tayip, beni dinle, biz Süleyman ile güven Parkta
durakta bekliyoruz, bir otobüs gönder, bizi alsınlar “ dedi, bana döndü,
“Tamam, bizi alacaklar” dedi.
“Kaç
doğumlusun?” dedi, ardından, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben
ikizlerin dedesiyim” dedikten sonra, “Sen AKP’liye benziyorsun ama sakın oy
verme. Vereceksen ya buna ver” elini bozkurt işareti yaptı, “Ya da CHP’ye ver,
sakın AKP’ye oy verme dedi.
Yine
saçıma bakıp, “Boya mı, peruk mu?” dedi.
“Kendi
saçım dedim.
“Yok,
yok sen AKP’lisin” dedi
Aradan
kırk dakika geçti ve hala belediye otobüsü yok…
Kalkıp
minibüs durağına gittim, minibüse bindim. Yolda biraz önceki yaşadıklarımı not
ederken üç durak geçtiğimi sonradan fark ettim. İnip karda zorla yürüyerek Veda
sokağından inip eve geldim.