31 Ocak 2024 Çarşamba

Babamın Aramızdan Ayrılışının Beşinci Yılı

Babamın Aramızdan Ayrılışının Beşinci Yılı

Süleyman ÖZEROL

Babamın aramızdan ayrılışının beşinci yılı nedeniyle bir şeyler yazmak ve anmak istedim.

Babam Hasan Özerol, 1934 yılında Hekimhan Ballıkaya, eski adıyla Mezirme köyünde doğmuş. Kırklı yılların zor koşullarında öğrenci olmuş. İlkokulu bitirdiğinde köy enstitüsüne girmek istemiş, bazı nedenlerden girememiş. Çocukluk ve okul arkadaşı eski adalet bakanı Seyfi Oktay babamın çalışkanlığını her görüştüğümüzde hala yineler durur.
Babasını küçük yaşta kaybettiği için aile reisi gibi çalışmaya başlamış. Çiftçilik ırgatlık derken duvar ustalığı öğrenmiş. 1959 yılında evimizin alt katını yenilediğinde Gürgür Dedenin babası Ali Çavuş Emmimin bize bıraktığı tek gözlü evde oturduğumuz sıralarda (1962) üst katın ustalığını da kendisi yaptı.
Derken 1953 yılında doğan benimle birlikte 6 çocukları oldu annem Zehra Özerol ile babam Hasan Özerol’un.Bir yandan çiftçilik bir yandan duvar ustalığı derken çocuklarını yetiştirdi, hepsi evli barklı oldu.
2012 yılında annem Çorlu'da aramızdan ayrıldığında babam, “Elmanın yarısı artık yok” demişti. Kendisini de yani elmanın diğer yarısını da 31 Ocak 2019 tarihinde Malatya'da kaybettik.
Babam yalnızca çiftçi ve duvar ustası değil aynı zamanda şair, yazar, ressam, yontucu, çeşitli zanaatlar elinden gelen birisiydi. 60'lı yılların başlarında eski yazıyı öğrenmiş, bağlama çalmayı beceren birisiydi. Ancak yaşam koşullarının zorlaması zamanla bunları unutturmuştu.
Babamın yazdıklarını Babamın Şiirleri (Malatya 2009) ve Babamın Yazdıkları (Ankara 2020) adları altında iki kitapta topladım. Ayrı yayınladığım Babamın Askerlik Günlükleri kitabını ikinci kitaba ekledim.Birinci kitabın basımını kızım Gül Özerol, ikinci kitabın basımının ederini büyük oğlum Ozan Özerol karşıladı. Kendilerine teşekkür ediyorum.Babamın bir şiirini sunuyor, onu saygı ve sevgi ile anıyorum.

İnsansız Köy

Bu mübarek bayram günü
İnsansız bir köye vardım
Dua edip selam verdim
Penceresi kapısı yok

Düşündüm hayal eyledim
Sordum ve sual eyledim
Kendi kendime söylendim
Hiç birinin tapusu yok

Kimisi genç kimi yaşlı
Kimileri ağırbaşlı
Kimileri sırma saçlı
Kimisinin banisi yok

Bu yerin adı mezarlık
Ölümde olmaz ayrılık
Kimi sarhoş kimi ayık
Hiç birinin sanısı yok

Özerol’um sonu ölüm
Orda yatar emmim dayım
O köy en son benim köyüm
Emir haktan çaresi yok

Ballıkaya, 14 Kasım 2004

Ankara, 26 Ocak 2024

30 Ocak 2024 Salı

Taziye Yemeklerinin Kaldırılması Veya Yasaklanması (!) Üzerine

Taziye Yemeklerinin Kaldırılması Veya Yasaklanması (!) Üzerine

Süleyman ÖZEROL


Halk kültürümüzde var olan gelenekler hemen her toplumda da varlığını sürdürmektedir. Dünyanın hemen her yerinde ölenlerin ardından gerçekleştirilen törenler vardır. Bu törenlerden bazılarının binlerce yıllık geçmişi olduğunu, bazılarının değişime uğradığını, bazıların unutulduğunu ya da terk edildiğini kaynaklardan öğreniyoruz.
1989 yılı Şubat'ında Malatya İl Kültür Müdürlüğü Halk Kültürü Araştırmacısı Hüseyin Şahin ile köyümüz Ballıkaya'da Malatya Mutfak Kültürü kapsamında derlemeler yaptık. Derlemeler Malatya Mutfak Kültürü kitabında yer aldı.
Ölünün ardından yapılan törenlerde yemek ağırlık kazanır. Kazma takırtısı, can aşı, üçü, yedisi, kırkı, yılı (elli ikisi) adıyla anılan törenlere de 'yemek' damgasını vurur. Bu törenlerde ölenin anısına komşularınca ya da ölü sahiplerince yapılan yemek, ölenin anısına ve ölü sahiplerinin acılarını paylaşmak amacıyla gelenlere sunulur.
Günümüzde geleneklerin yerine göreneklerin alması her şeyi değiştiriyor, unutturuyor ya da yok ediyor. Özellikle son yıllarda toplumsal paylaşım sitelerinde bazı dernek ya da kurumların açıklamalarında ve de paylaşımlarında taziye geleneğinde yemeğin kaldırılması öneriliyor ya da kaldırıldığı belirtiliyor. Bu yapılırken de konu getirilip dine ya da ekonomik duruma bağlantı kuruluyor. Aslında bir tür dayatma yapılıyor.
Taziye geleneğinde yemeğin dinde (İslam dininde) yeri olmadığı, ikincisi ise 'çok masraflı' olduğu öne sürülüyor.
Sizi doğuran, besleyip büyüten, yaşama hazırlayan ve katan anneniz, babanız, kardeşsiniz, çocuğunuz, diğer akrabalarınız, dostlarınız aramızdan ayrıldığında onların anısına birkaç kez yemek yapıp eşe dosta sunduğunuzda dininizde olmadığı ve de israflı olduğunu öne sürmek ne kadar gerçekçi?
Yaşamınız boyunca hiç mi kimseye birkaç lira harcamadınız? Hiç mi kimseye bir armağan almadınız, yemek, çay, tatlı ya da kahve ikram etmediniz? Şimdi Aramızdan ayrılanlar anısına birkaç liralık ikramınız ' israf' mı oluyor?

Gelelim konunun diğer yanına...
Neymiş efendim?
Dinimizde yeri yokmuş...
Mademki dinimizde yeri yok, yapmazsınız o kadar. Başkalarına da yapmayın diyerek yasaklamanız dayatmayınız.
Acaba dilinize göre atalarımıza bu kadar mı saygısız davranılması gerektiği öğütleniyor?
Sanmıyorum...
Her dinde amaç mensuplarına iyi, doğru ve güzeli öğütlemektir. Dikkat ediniz 'öğütlemektir' diyorum. Ancak her şeyi din ile açıklamaya kalkışanlar, dinin sırtına binerek siyaset ve ticareti alet edenler boş durmuyorlar.
Diğer yandan ziyaret kültürüne de 'dinde yeri yok' söylemi ile karşı çıkıyorlar. Madem dinde yeri yoksa Arabistan'a gidip milyarlar harcayarak Hac ve umre ziyaretlerine neden gidiyorlar acaba?

Kimi tavaf için Kâbe’ye varır
Kâbe kapınız da bilmez misiniz?

İnsanı insan eden duygu, düşünce ve davranışlarıdır. Diğer bir deyişle psikolojisidir. Dinsel anlamda söylemek gerekirse insanın 'ruh hali'dir. Eğer insanın ruh hali yerindeyse mutludur. Yani ' iç huzuru' yerindedir.
Yaşamının olumlu, anlamlı ve güzel olduğunun da göstergesidir. Geçmişlerimiz anısına ekmeğimizi paylaşmak da bir mutluluk göstergesi sayılmaz mı? Bazı hayvanlar bile paylaşırken insanın paylaşmasının neresi kötü olabilir ki?

Ankara, 30 Ocak 2024