21 Nisan 2018 Cumartesi

Hekimhan Dergisi Süleyman Özerol’un Başarısı

Hekimhan Dergisi Süleyman Özerol’un Başarısı 














Üç ayda bir yayınlanan; kültür, sanat ve edebiyat ağırlıklı Hekimhan dergisinin ilk sayısı Kış 2018'den sonra, Bahar 2018 sayısı da yayınlandı. 
Araştırmacı yazar Süleyman Özerol zor olan bir işi daha başardı. 
‘Arguvan Türküleri’ kitabından sonra toplumun dikkatine sunulan kültür ve sanat ağırlıklı bu dergi her yönüyle Hekimhan kokuyor.
Ben Hekimhan deyince hekimlerin uğrak yeri ve durağı olarak düşünmeden edemiyorum. Bu durakta yaşayan tarih, kültür ve sanatın işlenişi bu dergide usumuzda yeni ufuklar açarken bir bakıma Hekimhan’dan uzakta yaşayanların sıla hasretine bir nebze olsun derman olmaktadır.
Hekimhan dergisi çok emekle ortaya çıkarılmış bir dergiden ziyade tarihe not düşen bir yapıt olarak yayın hayatındadır. Bunu ileri yıllara taşımak için Süleyman Özerol’un tek başına büyük gayret gösterdiğini biliyorum.
Süleyman Özerol anlatılanları, bildiklerini, öğrendiklerini kaydetmeyi alışkanlık haline getirmiş, hatta daha ileri giderek bunu kendisine bir prensip edinmiştir. Süleyman Özerol’un bu prensibi benim için doğruyu söylemek gerekirse yol gösterici olmuştur.
Sıcakkanlı insanların yurdu olan Hekimhan’ın adını taşıyan bu derginin yaşaması birçok konunun kayıt altına alınması, belgelenmesi, geleceğe taşınması bakımından önem taşımaktadır.
Kısaca söylemek gerekirse Hekimhan dergisinin yaşaması ve ileri yıllara ulaşması için Hekimhanlıların Süleyman Özerol’a destek olmaları, üzerindeki ağır yükü paylaşmaları gerekmektedir. Ben yalnız başına da olsa Süleyman Özerol’un bunu başaracağına yürekten inanıyorum. 
Zülfikar SEZEN
Ankara, 21 Nisan 2018

Zülfukar Sezen ile 2001 yılında Ankara'ya geldikten itibaren basın alanında en çok birlikte hareket ettiğim bir ağabeyim olarak iletişimim halken sürüyor. Hakkında, 2016 yılında 'ZÜLFUKAR SEZEN/Yarım Yüzyılı Aşan Sanatından' adıyla bir de kitap yayınladım.
Sayın Zülfukar Sezen, Arguvan Türküleri kitabımız hakkında olduğu gibi sahibi ve yazı işleri müdürlüğünü yaptığım HEKİMHAN dergisi ile ilgili de bir yazı yazmış. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyor ve yazısını sizlerle paylaşıyorum.

Süleyman ÖZEROL
HEKİMHAN Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü

16 Nisan 2018 Pazartesi

Okulumuzu Yok Ettiniz, Sevinin!

Okulumuzu Yok Ettiniz, Sevinin!

Malatya’da Atakan Müzik, Yeşim Binbir’in okuduğu “Sor” adlı türkü için gösterim çekimi yaparken bazı fotoğraflar yayınlamıştı. Bunlardan en çok dikkatimi çeken çökmüş tavan görüntüsü olmuştu. Bir gün sonraki fotoğraflarda çekimin altı yıl yatılı okuduğum Akçadağ İlköğretmen Okulunda yapıldığını ve fotoğrafın oradaki binalardan birine ait olduğunu öğrendim.
Yeşim Binbir’in okulumuzun yıkıntıları arasında çekim yapılırken söylediği türkünün sözlerini Âşık Ekberi yazmış, bestesini de Adıgüzel Göksu yapmış. Sözleri okuyalım…

Sana nasıl yandığını
Yüreğimin başından sor
Nasıl derde saldığını
Kirpiğinden kaşından sor

Şu sararan yüzlerimden
Takati yok dizlerimden
İster isen gözlerimden
Damla damla yaşından sor

Sinem üstü geziyorsun
Ezim ezim eziyorsun
Dört mevsime benziyorsun
Baharından kışından sor

Hem aşığın hem hayranın
Sonu ölüm bu yaranın
Ekberi’yi Arguvan’ın
Toprağından taşından sor


Ve 17 Nisan 2001 tarihli TBMM oturumu kayıtlarından Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancı’nın açıklamasını okuyalım.
“Şubat 1954 yılında öğretmen okullarına dönüştürülen 21 köy enstitümüzden 18'i, bugün, Anadolu öğretmen lisesi olarak hizmet yapmaktadır. 1999 yılında, Kültür Bakanlığımızca köy enstitüleri binaları koruma altına alınmıştır.”
2012 yılında okulumuzu 40 yıl önce birlikte bitirdiğimiz bir grup arkadaşla ziyaret ettik. Bizden beş yıl önce bitirenler daha kalabalık gelmişlerdi. Yıkıntı haline gelmiş binalarımız arasında kurumuş ağaçları, hoyratlaşmış alanları gördükçe kahrolduk. Duvarın birinde, “Sit alanıdır, girmek tehlikeli ve yasaktır, “Okul Müdürlüğü” yazılı idi. Tam da burada Güneş TV kameramanı mikrofonu bana uzattı. Duvardaki yazıyı göstererek ağlamsı bir biçimde böyle bir korumanın olamayacağını dile getirmiş ve mikrofonu geri vermiştim.
Genç cami imamı bizi çay içmeye davet etti. Ağaçları kurutmamak için bireysel çabalarını anlattı. Yetkililerden daha duyarlı idi…
İnce Düşünceler sitemde, 5 Temmuz 2012 tarihinde, “Akçadağ İlköğretmen Okulunu Bitirenlerden Bir Grup Okullarını Ziyaret Ettiler” başlığı altında yazdığım yazımdan bir bölümü şöyle idi.
“Siren yerinde yok. Yangın tehlikesi her an var, bulunmalı, yerine konulmalı, tehlikeleri haber vermeli. Yangın tehlikesine karşı tankerler oluşturulmalı. Akçadağ uzak, oradan itfaiye gelene kadar burada tankerlere takılan püskürtmeli hortumlar kullanılmalı.
Epey bir zaman önce İnönü Üniversitesine bağlı Ziraat Fakültesi olarak düzenlenmesi önerimiz olumlu bulunmamıştı. Okul açık tarım cezaevi ya da hizmet içi eğitim alanı olabilir.”
Aradan bir süre geçti ve 15 ağustos 2016 tarihinde korkulan oldu; Akçadağ İlköğretmen Okulu, yani Akçadağ Köy Enstitüsü yine bir yangına maruz kaldı. Yaklaşık yirmi yıl önce koruma altına alınmasına karşın diğer enstitüler gibi kaderine terk edildi. Süreçte görev yapan Milli Eğitim Bakanları ile Kültür ve Turizm Bakanlarının ruhu bile duymadı. Hangi ülkenin bakanları ise kutlamak gerek bu yok edişleri için…
Diyelim ki devlet seyirci kaldı, peki, köy enstitüleri i,el ilgili sivil toplum kuruluşları neler yaptılar? 70 ya da 75. yılında 21 köy enstitüsü ile ilgili rapor hazırladılar mı? Köy enstitülerini koruma ve yaşatma programları ve projeleri var mı? Bilemiyorum; bildiğim kadarı ile yalnızca Hasanoğlan Köy Enstitüsü ile ilgili çalışmalar yapıldı.
Cumhuriyetin kazanımları ve devrimlerin getirdikleri yok edilirken her olumsuz adımı destekleyen ve bu adımları atanları ödüllendirenler sevinsinler!
Sevinin, sevinin!
Okulumuzu yok ettiniz!

(Malatya SÖZ, 14 Nisan 2018)