19 Ocak 1999 Salı

Kırk Sekizden Sıfıra

Kırk Sekizden Sıfıra

Süleyman ÖZEROL

Bir dergide Prof. Dr. Ali Nejat Ölçen’le yapılan söyleşide şu tablo ile karşılaşıyoruz. (1)










Tablo Müslüman bilim adamlarını tanıtan bir kitaptan Ali Nejat Ölçen tarafından aktarılmıştı. (2) Buna göre 1700’den buyana İslam dünyasında bilim adamının yetişmediğini görüyoruz.
Neden mi? Neden çok… Ancak temel nedenler var ve bunların başında din ile devlet işlerinin birbirine karıştırmak ve dini siyasete karıştırıp, alet etmek geliyor. Özellikle halifelikle imamlığı birbirine karıştıran Osmanlı düşüncesi; kanat takıp uçan, havai fişek tepkisi ile göğe yükselmeyi başaran insanları vb. bilimsel çalışmaları hep tehlikeli saymış. Zaten, halkı Müslüman olan diğer ülkeler içinde Osmanlı Devletinin yükselme dönemindeki düzeyine bile ulaşan olmamıştır. Halen 1400 yıl önceki gibi giyinmeyi (ki, aslında Arap milli giysileridir giyinilmesi savunulan, hatta başka ulusların da giyimiyle ilgilidir), düşünmeyi, davranmayı marifet sananlar elbette çağdaş dünyaya ayak uydurmada zorluk çekeceklerdir.
Demek ki bilim dünyasından silinmekteki nedenlerin başında gelen olgu dinin siyasete karıştırılması/alet edilmesidir. İkinci bir neden: din sorgulanmaz olduğuna göre, ya insanlar niçin sorgulanmasın? Demek ki bu insanlar kendilerini sorgulayamamışlar. Oysa sorgulamalıydılar. Özeleştiri yapmayan, yani kendini sorgulamayan insanlar dünyaya hep at gözlüğü ile bakmak konumunda olan insanlardır. Kendilerinin dışındakilere “Allah yarattı” demeyen, Edison’u 'cennet'e layık görmeyen insanlardır. Bu da diyalektiği yadsımaktan başka bir şey değildir.
Doğanın diyalektiği ikilemler üzerine kuruludur. Bu ikilemin tarafları hem birbirinin karşıtıdır, hem de birbiriyle birliktedir. Bazen biri, bazen diğeri ağırlık kazanır. Güçlü olan dengeyi bozar ve bu dengenin çelişkileri iyice keskinleşmesi olumsuzlukların başlamasına neden olur. Ateş yakıcıdır, odun ise yanıcı. Bunlar birbirleriyle yan yana durduğunda herhangi bir etken olmadan “yangın” çıkmaz. Birileri bu iki karşıtı bir araya getirdiğinde yanma ile birlikte “yangın” çıkma olasılığı da vardır.
Bir örnek daha verelim: Bir bardak su ile dolu olsun. İçine birkaç damla boya katalım. Ortaya çıkan karışıma ne ad veririz? Boyalı su… bir de tam tersini uygulayalım. Bir bardak dolusu boyaya birkaç damla su katalım. Bu kez sulu boya olacaktır. Bu ikilemde ağırlıklı olan madde geçerlidir.
İşte; boyalı su ile sulu boyayı ayırt edemeyenlerin bilim dünyasındaki yeri elbette ki 'Sıfır'a düşecektir. Hele de kendini sorgulamayan insanların durumu ancak böyle bir sonuca ulaşacaktır. Çünkü din, insanın kabullendiği toplumsal değer yargılarından sadece biridir.
(*)
______________________________
(1) Nefes Dergisi, Yıl 1994, Sayı 7, Sayfa: 48-49
(2) Müslüman İlim Öncüleri
(* Malatya Yorum Gazetesi, 19 Ocak 1999