28 Mayıs 2018 Pazartesi

‘En Üst Kimlik Malatya’

‘En Üst Kimlik Malatya’ 
Ankara Malatyalılar Derneği Başkanı Battal Yıldız'ın Ankara milletvekili adayı olmak üzere istifası sonucunda yönetim kurulu başkanlığa seçilen Süleyman Bilgili birlik beraberlik çağrısı yaptı. ‘En Üst Kimlik Malatya’ diyen Bilgili, Malatyalıların Ankara’da sesi soluğu olan Ankara Malatyalılar Derneği Ankara’da bulunan bütün derneklere birlik beraberlik içinde olacaklarını ve Malatya üst kimliğini en üst seviyeye çıkarmak için çalışacaklarını belirtti. Ankara Malatyalılar Derneği Başkanı Süleyman Bilgili, dernek müdürü Yusuf Gül ve yönetim kurulu birlik beraberliğin önemine vurgu yaparak ‘Malatya ortak sevdamız’ diyorlar. 

İşte dernek başkanı Süleyman Bilgili'nin yapmış olduğu yazılı basın açıklaması… 

Değerli Hemşerilerim, 
Ankara Malatyalılar Derneği Başkanımız Sayın Battal Yıldız beyin Ankara milletvekili adayı olmak üzere istifası sonucunda yönetim kurulu başkanlığa seçilmiş bulunmaktayım.
Ankara Malatyalılar Derneği bir üst çatı derneği olup, Ankara’da yaşayan Malatyalı hemşerilerimizin kurmuş olduğu 20’nin üzerindeki köy ve ilçe derneklerinin bir araya gelip oluşturduğu bir dernek olup, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” düşüncesi ile hareket etmektedir.
Ankara’da bulunan yaklaşık 80.000 malatyalı hemşerilerimize ulaşmaya çalışarak aralarında köprü olmaya, iyi günde kötü günde birlikte olup Malatya Kültürünü Ankara’da yaşatmaya çalışıyoruz.
Malatya’nın sesi olup yola çıkan tüm yönetim kurulu üyelerimizle dernek başkanlarımızla, gençlik temsilcilerimizle, kadın kollarımızla aynı anlayışta yolumuza devam edeceğiz.
Ankara’da olan tüm kurumlarla hemşeri dernekleri ile diğer derneklerle iyi ilişkiler kuracağız.
Her alanda güçlü olacağız.
Bürokraside, ticarette, eğitimde, sağlıkta, sporda…
Kısaca her alanda sizlere layık olmaya çalışacağız.
Malatya'mızın bir arada yaşama kültürünün yüzü olup hoşgörü ve kardeşlik duygularımızı yaşatmaya devam edeceğiz.
Ankara Malatyalılar Derneği, ilke olarak şimdiye kadar bir birliktelik sağlamış ‘En Üst Kimlik Malatya’ sloganıyla hareket ederek bundan sonra da yeni bir rehber aramayarak siyasi ve şahsi çıkarların dışında kalmak üzere siz hemşerilerimizle beraber olmak istiyoruz.
Bir önceki dönemlerde görev yapan Sayın Yakup Demir ve ekibine, görevi teslim aldığım Sayın Battal Yıldız başkanımıza, dernek başkanlarımıza, kadın kollarına, gençlik kollarına ve dernek müdürümüze, siz değerli hemşerilerime teşekkür ederek, sizlerle yola devam etmekten onur duyacağımı bildiririm.
Başarının doyumu yoktur, başarısızlığın bahanesi olamaz…

Süleyman BİLGİLİ
Ankara Malatyalılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

17 Mayıs 2018 Perşembe

Malatya ve Malatyalılık

Malatya ve Malatyalılık











1999 yılında Kızım Gül Endüstri Mühendisliğini, 2000 yılında büyük oğlum Ozan Makine Mühendisliğini bitirdiğinde ODTÜ'de iki bitirme törenine katılmıştım. Uzun zamandır da gitmemiştim. 9 Mayıs 2018 günü ODÜ öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aysıt Tansel Av. Ömer Erdoğan ile beni öğle yemeğine davet etmişti. Kızılay’da Güven Park’ta buluştuk ve minibüs ile yola koyulduk. Konu Malatya’dan açılınca Ömer Erdoğan, Malatyalının her devirde güçlüden yana olduğunu, bilim, eğitim, liyakat gibi değerlerin göz ardı edildiğini söyledi.
Belki bu değerlendirme çok basit gibi görülebilir. Ancak gerçeklik payını çok yüksek oluşunu unutmamak gerek…
Malatya bir zamanlar ülkemizde pek çok konuda önde gelen bir il idi. bugün bunu göremiyoruz…
2017 yılına ait bazı verilere göz attığımızda şunlar çıkıyor karşımıza.
Gelişmişlik yönünde 81 il içinde 53. sırada…
Eğitimde 34. sırada…
Yaşanabilir kentler sıralamasında ön sıralarda yok…
Ekonomide sıralamasında ön sıralarda yok…
Kültür sanat alanında sıralamasında ön sıralarda yok…
Sağlık ağırlığında sıralamasında (TÖTM’ne karşın) ön sıralarda yok…
Ve daha başka birçok toplumsal konuda ön sıralarda yok…
Bir şey var; kayısı üretiminde ilk sırada…
Ülke pazarında 20-60 TL arasında fiyat bulan kayısı üreticiden beş on liraya alınırken de ilk sırada…
Malatya’da Malatyalılar Derneği neden kurulmuştu? Raşit Kısacık ve Erdal Karabağ başta olmak üzere diğer arkadaşlara da sormak gerek…
Yetmişlerin ikinci yarısında, 12 Eylül döneminde ve sonrasında ülkede yaşanan olaylar Malatya’da da yaşandı. Özellikle devlet destekli bazı siyasi grupların baskıları sonucu Malatya, Malatya olmaktan çıktı. Binlerce yıldır Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’yu Orta ve kuzey Anadolu’ya bağlayan geçit noktasında bulunan Malatya hem olaylardan hem de göçlerden nasibini aldı. Özellikle kent merkezi göçlerle gerici, tutucu bir yapı kazandı.
Turgut Özal’ın zamanında T.Ceza Yasasının 141-142 ve 163. maddeleri kaldırıldığında var olan gerici yapılanma palazlanırken 141 ve 142. Maddeler başka maddeler ya da yasalarla etkisini sürdürdü. Yetmedi OHAL ya da başka yollar denendi.
Abdi İpekçi ve Ümit Kaftancığoğlu’ndan Necip Hablemitoğlu’na, Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu’dan Ali Gaffar Okkan ve Behçet Oktay’a kadar pek çok beyin takımı katliamlarla yok edildi. Hala failleri bulunamayan katliamların üstü topraklandı. Yetmedi toplu katliamlar gerçekleştirildi. Daha da yetmedi ülkenin Para her şeyden üstün tutularak din siyaset ve ticarete alet edilerek ve siyasi erk kullanılarak kilit noktaları ele geçirildi ve istedikleri oldu. Demokratik uygulamaların, bilim, eğitim, kültür, sanatın yerine dinsel uygulamaların önü açıldı. Bununla birlikte ayrıştırma hızla yayıldı…
Başka siyasi görüşten olanlar zürriyetsiz, cibilliyetsiz, çöplük gibi görülerek; halka çeşitli söylemlerle hakaret edilerek kin, nefret ve ayrıştırma politikaları geliştirildi. Bir zamanlar “Tükürük Edebiyatı” yapılan Malatya da bütün bunlara ayak uydurmakta geç kalmadı. Gerçi Malatya’da Malatyalılık da kalmadı ya…
Demek ki Ömer Erdoğan’ın değerlendirmesindeki gerçekçilik payı oldukça yüksekmiş…
Belki de Malatyalı bu; Evliya Çelebi'nin Malatyalısı...
Ne demişti Evliya Çelebi?
‘Hasudu Malatya…’
Dileriz bunlar yeniden olmaz…


(Malatya Söz Gazetesi, 11 Mayıs 2018)

1 Mayıs 2018 Salı

Bin Dokuz Yüz Yetmiş Yedi/Unutulmaz Yılın Adı

Bin Dokuz Yüz Yetmiş Yedi/Unutulmaz Yılın Adı

1977 yılında yaşamımda önemli dönüm noktalarını oluşturan bazı olayları yaşadım. Ortaokulun ilkokulumuza taşınması, kızım Gül’ün doğumu, 1 Mayıs kutlamaları, 5 Haziran seçimleri, Malatya’da saldırıya uğramam bunlardan bazılarıdır.
1976-1977 öğretim yılının ikinci yarısında ortaokulun öğrenim gördüğü eski ilkokul binasına çürük raporu verilince ortaokul bizim binaya taşındı. Ortaokul öğrencilerinin bizim binada derse başlaması ile ikili öğretime geçtik. Araç gereç odamız ortaokulun müdür odası oldu. Araş gereçler de beslenme odasına taşındı. Kıbrıs Çıkartmasından itibaren süttozu ve diğer yiyecek yardımları kesildiğinden beslenme odası kullanılmıyordu. Öğretmen odamız yoktu. İki müdür odasını da ortaklaşa öğretmen odası olarak kullanıyorduk. Ortaokulda, ilkin fen bilgisi olmak üzere birçok derse ücretli olarak girdim.
Kardeşim Yusuf yanımızda kalıyor, ortaokulda okuyordu. Ahmet Özbay’ın oğlu Özgür, Halil Özbay’ın kızı Dilek ve bizim Ozan bazen bir araya gelip oynuyorlardı. Çoğunlukla Yusuf onlara göz kulak oluyordu. Bahar mevsimiyle birlikte kır gezilerine gitmeye başladık. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını hazırlıkları da sürüyordu. 22 Nisan 1977 günü bir kızımız dünyaya geldi. Bu zamanlar Urfa’nın gül mevsimi olduğundan adını Gül koyduk.
Âşık Emekçi’nin bir kaseti çıkmıştı. Kasette ‘Ali Haydar’, ‘Maden Ocağı’, ‘Ali Emmi’, ‘On Sekiz Mayısı Unutmam’ gibi türküler vardı. Âşık Emekçi’nin sesi de çok güzeldi. Bu kasetten yirmi yıl sonra yine kaset yaptığında hala da güzel olduğu görülüyordu. Hele de, “Çiçekleri sevdirmezler-Ağla Kızılırmak ağla” türküsündeki cura sesi, içimden çıngıların çıkmasına neden olan bir sestir. Aynı yıllarda Şivan ve Şiyar da Kürtçe kasetler yapmışlar ve bunlar gizli gizli yayılmaktaydı. Kürtçeden hiç anlamama karşın, müzikleri beni çok etkiliyordu. Uzun havalardaki keman ve kaval sesleri daha başka bir etkiliyordu.
Zaman zaman arkadaşlarla bir araya gelip çalıp çağırmalarımız olmuyor değildi. Ancak dinlemek ayrı bir olaydı. Bir yandan Bağdat Radyosunun Türkmence Kısmını dinlerken bir yandan da Malatya’da yayın yapan Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi Eğitim Radyosunu dinliyordum. Bu radyolardan bazı türküleri de kasete alıyordum. 1974 ya da 1975 yılında kaydettiğim Kerkük türküleri kaseti var hala…
Derken 1 Mayıs işçilerin, emekçilerin bayramı geldi. İstanbul Taksim Meydanında kırktan fazla insan can verdi, yüzlerce hatta binlerce insan yaralandı. Halen o olayın psikolojik etkisini taşıyanların ifadelerine tanık oluyoruz. Ne olmuştu da işçi bayramı kan gölüne çevrilmişti? Ne olacaktı ki? Birileri ortalığı bulandırıp balık avlamak istiyorlardı! Zaten bu balık avı uzun süreden beri sürüyordu ya…
Ruhi Su, “Sabahın bir sahibi var” adlı kasetinde sözü ve müziği kendisine ait olan “Şişli Meydanında Üç Kız” türküsü ile 1977 yılının 1 Mayısını anlatır.

Şişli Meydanı'nda üç kız
Biri Çiğdem, biri Nergis
Vuruldular güpegündüz
Sorarlar bir gün, sorarlar
Sabahın bir sahibi var
Sorarlar bir gün sorarlar
Biter bu dertler, acılar
Sararlar bir gün, sararlar


Bin dokuz yüz yetmiş yedi
Unutulmaz yılın adı
Bir Mayıs bayramı idi
Sorarlar bir gün, sorarlar 

Bağlantı

Beş yüz bin emekçi vardık
Taksim Meydanı'na girdik
Öyle bir İstanbul gördük
Sorarlar bir gün, sorarlar
Bağlantı 

Al gözlerim seyir eyle
Birin bırak, birin söyle
Bu yeryüzü ilk kez böyle
Bir İstanbul görüyordu
Kucaklayıp sarıyordu
Bağlantı 

Süleyman ÖZEROL:
Anıya Benzer, s.147 (Basılmamış kitaplarımdan)