18 Nisan 2019 Perşembe

“Dünya Sarı Öküzün Boynuzu Üzerinde Duruyor”

“Dünya Sarı Öküzün Boynuzu Üzerinde Duruyor” 



Bir siyasi Gaziantep'te bir açılışta halk için, “Öküzün trene baktığı gibi bakıyorlar” demiş, oldukça da tepki çekmiş. Gaziantep halkı ise bu sözü elbette ki sineye çekmiş
Öküz nedir çift sürmek döven sürmek Kaan çekmekte kullanılan etinden derisinden yararlanılan iğdiş edilmiş erkek sığırdır.
Argoda, ‘kaba dikkat etmeden davranan’ demektir.
Öküz sözcüğü ile birlikte kullanılan ve bu sözcükten türetilen sözcükler vardır. Öküz arabası, öküz damı, Tibet öküzü, öküzgözü, öküz balığı, öküz götü, öküzburnu, öküzdili, öküz soğuğu gibi…
Öküzle ilgili, ‘öküz gibi’, öküz gibi bakmak, ‘öküz altında buzağı aramak’, ‘öküzün trene baktığı gibi bakmak’ gibi deyimler vardır.
Öküz ile ilgili birkaç da atasözü örnek verelim. ‘İnek gibi süt vermeyen öküz, gibi kutan sürer.’
‘Öküz öküzün boynuzunda çamur görmezse korkmaz.’
‘Öküz öldü ortaklık bozuldu.’
Öküzgözü, papatya türünden olup ‘sığırgözü’ ya da ‘sarıpapatya’ denilen bir bitkidir.
Öküzgözü, tamamen sarı renkte (kaygana sarısı) çiçek açan, kuşburnuna benzeyen ağacın da adıdır.
Malatya Elazığ Adıyaman bölgelerinde yaygın olarak yetiştirilen çevremizde Arapgir üzümü adıyla bilinen öküzgözü, siyah iri taneli en iyi sofralık ve şaraplık üzüm türüdür. Elazığ ve Arapgir’de bulunan şarap fabrikalarında işlenir. Pek çok ünlü şarap markaları da ‘öküzgözü’ etiketini kullanırlar.
Akçadağ İlköğretmen Okulunda okurken hafta sonları Malatya’ya geldiğimizde Söğütlü caminin önünde el arabasında satılan öküzgözü üzümden 25 kuruşluk aldık mı yarım ekmek ile bize bir öğün yemek gibi olurdu. Ne zaman mı? Altmışlı yılların ortalarında…
Üemizde ‘Öküz’ adıyla gülmece dergisi çıkarılmakta olup aynı adda yeme ve eğlence yerleri vardır.
Öküz, edebiyat dünyasında da yer alır. Aziz Nesin'in Öküz Başkan masalında tilki ile sırtlanın öküzü kaplan ve aslanın karşısına rakip olarak çıkarmaları ve başkan seçilmesi anlatılır.
Samim Kocagöz, ‘Koca Öküzün Ölümü’ öyküsünde başkalarına çift sürmek ile geçimini sağlayan Yusuf'un öküzünün ölümü üzerine üzüntülerini anlatır.
Nazım Hikmet, ‘Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen’ olarak niteler kadınlarımızı…
Ayla Algan 1973 yılında ‘Koca Öküz’ şarkısını okur.

Koca öküz dizindedir dermanı dermanı
Ölme de koca öküz bu yıl da kaldır harmanı


Yeniden ‘öküzün trene bakması’ deyimine dönelim.
Bu çok basit görülebilir, bazı kişiler öküzü küçümseye bilir. Hor Görme aracı olarak kullanabilir. Bakalım Pir Sultan Abdal ne diyor?

Dağdan kütür kütür hezen indirir
İndirir de ateşlerde yandırır
Her evin devleğin öküz döndürür
İrençberler hoşça tutun öküzü

Öküzün damını alçacık yapın
Yaş koman altına kuruluk sepin
Koşumdan koşuma gözlerin öpün
İrençberler hoşça tutun öküzü

Abdal Pir Sultan'ım kaynar coşunca
Tekne hamur kalmaz ekmek pişince
Âdem at öküzün çifte koşunca
İrençberler hoşça tutun öküzü


1966-1967 yıllarında Saatli Maarif Kitaphanesi yayınları arasında bulunan Pir Sultan Abdal kitabını Malatya'da satın aldığımda, en çok hoşuma giden de iş bu şiir olmuştu. Tarımın direği öküzü, Pir Sultan 500 yıl önce böyle güzel anlatmış işte…
Şiirde geçen hezen, devlek, irençber, kuruluk, koşum gibi sözcükler pek çok kişi için anlam taşımayabilir. Ancak Anadolu yaşantısında bunlar önemli yer tutar. Tarım toplumunun olmazsa olmazlarındandır. Özellikle de büyüklerimizin ‘devlüp’ ya da ‘değlüp’ dediği insanların karınlarını doyurmak için gerekli olan ekmeğin hammaddesi olan buğdayın öğütüldüğü yerdir. Yani değirmendir. Bu da yaşamak, geçim sağlamak için yani ekmek kazanmak için yapılan eylemleri de kapsar. Geçimi sağlamayı, yaşamı sürdürmeyi simgeler değirmen. Değirmen dönmezse, yaşam sürmez…
Aslına bakarsanız eskilerin, “Dünya sarı öküzün boynuzu üzerinde duruyor” sözüyle anlatılmak istenen de budur. Bu da tarım olmadan dünyanın değirmeninin dönmeyeceği anlamına gelir…

(Malatya Söz Gazetesi, 18 Nisan 2019)

9 Nisan 2019 Salı

Halka Hakaret İstemiyoruz

Halka Hakaret İstemiyoruz


2 Nisan 2019 Salı…
Yılardır, aylardır halka hakaret edenlere 29 Mart 2019 tarihinde bir şiir yazmıştım. Bugün yeniden düzenledim, ‘Şiir Bir Soluklanmadır’ adlı şiir sitemde yayınladım.

Aylardır hakaret ediyorsunuz
Biz halkız hakaret istemiyoruz
Siz bizi insandan saymıyor musunuz
Biz halkız hakaret istemiyoruz

Şeytan gibi ara yerde kalmayın
Küfretmeyi özgürlükten sanmayın
Aklınızı başınıza toplayın
Biz halkız hakaret istemiyoruz

Kimisi çöp ile eşdeğerliyor
Kimisi halkı öküz ediyor
Kimisi ise adiler diyor
Biz halkız hakaret istemiyoruz

Zehrinizi salıp salıp durmayın
Hakaret ederek kalpler kırmayın
Kendi kendinizi bir şey sanmayın
Biz halkız hakaret istemiyoruz

Aklınız fikriniz paradan yana
Yaptığınız yakışmıyor insana
Süleyman söylüyor söz anlayana
Biz halkız hakaret istemiyoruz


Hekimhan dergisi 6. Sayı, Ozan Der Başvuru Formu ve Anıya Benzer (1998-2007) günlük dosyamın çıktısını almak için diske kaydettim. Dikmen Caddesi'nde Bankalar Durağında belediye otobüsüne binip Kızılay'a gittim. Kızılay birinci durağında yürüyen merdivenden inip normal merdivene geldiğimde bir kadının çantasına yardım etmek istedim.
“Çok ağır, genç birisini çağıralım” dedi.
Çantayı tuttum inmeye başlarken, “Ben 66 yaşında genç değil miyim?” diye espri yaptım.
Güleç yüzü daha da güleçleşti kadının. “Ne bileyim? ‘Yaş 35 yolun yarısı’ derlerdi” dedi.
“İsterseniz Güven Park çıkışında da yardım edeyim” dedim.
“Yok, çok teşekkür ederim” dedi ve sağdaki iniş merdivenine yöneldi. Ben de batı çıkışta yarıya kadar yürüyen merdivenden, diğer yarısı birkaç gündür bozuk olduğu için normal merdiveni kullanarak Güven Parka çıktım.
Seçim gününden beri Güven Parkın orta yolunun parke taşlarının onarımı yapılıyordu. Onarılan bölümün çevresini ip gerilmiş, minibüs durağına çıkan merdivenin önünde de üç kişi çalışıyordu.
Çiçek satan adama, “On sekiz yıldır Ankara'dayım, bu taşlar hep lakkır lukkur ediyor. Hele de Kumrular Caddesi'nde hemen her gün yedi yıl gidip geldim, aynı durumdaydı. Nasıl akıllarına gelmişse seçim günü onarmaya başlamışlar, fotoğrafını çekeceğim” dedim.
Adam, “Hele de yağmur yağdığı günlerde çok kötü oluyor” dedi. İple çevrili yerin fotoğrafını çektim, Kumrular Caddesi'nin başında ikinci binada bulunan Hekimhanlılar Derneği’ne gittim. Hekimhanlılar Derneği 30 yıla yakın bir zamandır Kumrular Caddesi'nde. Yani Ankara'da en merkezi bir yerde…
2001 yılında Ankara'ya geldik, bir yıl Eryaman'da oturduk, Maltepe Savaş sokağa geldik, burada yedi yıl oturduk ve hemen her gün Kumrular Caddesini adımladım Kızılay'a gelirken. On yıldır da Dikmen'de oturuyoruz ama yine de her gün Kumrular Caddesi'nde bulunan Hekimhanlılar Derneğine uğruyorum.
Savaş Sokakta otururken caddenin oynamış, bazı yerlerde kırılmış beton kaldırım taşlarına bakıp, “Çankaya Belediyesi bu caddeye neden bakmıyor?” diye düşünürdüm hep. Kaç kez takılarak düşme tehlikesi atlattım, kaç kez düşenlere tanık oldum.
Ankara Malatyalılar Derneği o zaman İzmir Caddesi'nde idi. Bir gün dernekte bu kaldırımla ilgili düşüncelerimi anlattım. Çankaya Belediyesi'nin bu caddeyi neden ihmal ettiğini sordum. Hemşerimiz Fevzi Özmen, “Bakmaz” dedi. Hayret etmiştim, “Neden bakmaz?” dedim. “Caddelerin bakımı Büyükşehir Belediyesi'ne ait” dedi. Sonra, “Zaten herkes öyle sanıyor” diye ekledi.
Malatya'dan yeni gelmiştim ve Büyükşehir Yasasını da bilmiyordum. Ancak konuyu çok ilginç buldum.
Büyükşehir Belediye Yasası ile iş alanı açılmış olmanın ötesinde büyükşehir olmanın çok da önemli bir konu olmadığını düşündüm. Bazılarının deyimi ile istihdam yaratmak gerçekleştirilmiş, üretim ekonomisi yerine getiririm ekonomisi düşünülmüş...

(Malatya Söz, 9 Nisan 2019)