Düşüncenin Evidir Onu iyi Kullanmak Gerek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düşüncenin Evidir Onu iyi Kullanmak Gerek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2018 Cumartesi

‘Dil, Düşüncenin Evidir’, Onu iyi Kullanmak Gerek…

‘Dil, Düşüncenin Evidir’, Onu iyi Kullanmak Gerek…


‘Milli duruş, şühedaya vefa, millete beka’ ,“Yeni sistem beka sorununu çözecek”...
 Milli, duruş, şüheda, vefa, mili, beka…
Bu sözcükleri tek tek inceleyelim.
Milli: Millet ile ilgili, millete özgü, ulusal
Duruş: 1. Durmak eylemi ya da durma biçimine verilen ad. 2. Durum alış, davranış, tutum, tavır…
Şüheda: Şehitler
Vefa: 1. Sözünde durma, dostluğu sürdürme. 2. Sevgi bağlılığı
Millet: 1. Ulus 2. Bazı özellikleri olan topluluk (halk ağzında). Erkek milleti, doktor milleti…
Beka: ölümsüzlük, ölmezlik, kalıcılık…
‘Bunlar da nereden çıktı?’ diyecek belki de bazı okurlar. Haklılar; birden bazı sözcüklerin anlamını vermekle giriş yaptım. Bunlar, milliyetçi olduğu öne sürülen partilerin söylemleri. Altı sözcükten yalnızca biri Türkçe; duruş… Duruş, “durmak” fiilinin “dur” kökünden türetilmiş bir sözcük…
Türk Dil Kurumu, ‘Türkçe Sözlük’ dışında halk ağzından derlemeler yaparak ‘Derleme Sözlüğü’, kaynaklardan taramalar yaparak ‘Tarama Sözlüğü’ ve ayrıca çeşitli konularda sözlükler (Uygulayım Terimleri̇ Sözlüğü, Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü, Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü, Ayaktopu Terimleri Sözlüğü...) hazırlamıştır. Bunlarla ilgili çalışmalar sürerken Arapça ve Farsçayı yeğleyenler, İstiklal Marşı, sigara, hostes gibi sözcükler için öne sürülen ama kabul edilmeyen karşılıkları dillerine dolayarak kurumu eleştirmişler. Laik düşüncenin sonucu olarak özgür düşüncenin gelişmesini istemeyen, kendilerini ‘âlim’ (bilgin) göstermek için Arapça ve Farsça sözcükleri yeğleyenler ‘Yalnızca biz bilelim’ (!) mantığı ile hareket ederek halkın da öğrenmesini engellemekten başka bir şey yapmamışlar.
Ulus ile dini bir sanmak kadar cahilce düşünce kime özgü olabilir dersiniz? Türk İslam Sentezi adını verdikleri düşünce ile ulus ve din kültürünü özdeşleştirmeyi düşünenler, ne kadar yanılgı içinde olduklarını hala anlamış değiller. Anlamış olsalardı, Türk ulusundan Hıristiyan ve Musevi olanları da unutmazlardı...
Müslümanlığı Türklere özgü imiş gibi düşünerek hareket ederken Arapça ve Farsçayı yeğlemek ne kadar milliyetçilik olabilirdi?
Ancak bu kadar olurdu…
Konfüçyüs (M.Ö 551-M.Ö 479); Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılmaktadır. Çinli filozof eğitimci yazardır. Doğu uygarlığının en önemli temsilcileridir. Konfüçyüs’ün öğretisinde anaya ve babaya saygı insancıllık, merhametlilik, adalet gibi konular ağırlıkla yer alır.
Konfüçyüs’e sorarlar: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Konfüçyüs cevap vermiş: “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
Kaşgarlı Mahmut, “Dil, düşüncenin evidir” derken; Gerhard Kessler, “Dili gereksiz yabancı sözcüklerden uzaklaştırıp temiz tutmak; tıpkı vücudunu, vicdanını, evini, köyünü ve şehrini temiz tutmak gibi ahlâki bir ödevdir” demiş.
Montaigne, “Düşünce ve sanat adamları, sözleri ve yazılarıyla dile değer kazandırırlar” derken de düşünce ve sanat adamların rolünü belirtmiş.
İletişim aracı olarak ilk sırayı alan dili iyi kullanmak gerekir. Günümüzde bile hala birileri kalkıp da söylediklerinin ne anlama geldiğini, kime ya da neye hitap ettiğini düşünmüyorsa dile de dili anlayanlara da önem vermiyor demektir. Amaç illa da Arapça ve Farsça dillerini yüceltmek ise o başka…