Üç Havuzlu Hasan Usta

Üç Havuzlu Hasan Usta

Süleyman ÖZEROL

Babam Hasan Özerol, çiftçiliği yanında duvar ustalığı, marangozluk, demircilik gibi el becerilerine dayalı pek çok zanaatlar ile şairliği ve resim yeteneği olan biriydi.

Malatya’nın hemen her yerinde olduğu gibi köyümüz Ballıkaya’da da dağı taşı kaysı bahçesi yapma hevesi vardı. 800 rakım civarında olan Fırat, Tohma, Sultansuyu çevresinde de kayısı bahçeleri vardı, bizim köy gibi 1600-1700 rakımlı yörelerde de vardı. Üstelik de toprak incelemesi, su kaynağı yeterliliği gibi konulara dikkat eden de pek yoktu.
İğdir köyü yolu üzerinde Hasan Koyağı denen gedikte Belpuğar yöresinde bir tarlamız vardı. Bu tarla yolun solunda yani güney tarafındaydı. Sağ tarafında da akrabamız Murtaza Erol'un tarlası vardı. Yolun kenarında yoncalık, yoncalığın üzerinde çamurdan yapılmış bir havuz, onun üzerinde de içimsiz ve çok da suyu olmayan bir kaynak vardı.
1983 yılı baharında babam Murtaza amca ile konuşarak havuzu ortaklaşa betondan yaparak yenilemek, tarlalara kayısı ağacı dikmek amacıyla anlaşmışlar. Babam ustalığını yapacak, masraflarını da karşılayacak, suyu ortaklaşa kullanacaklardı.
Murtaza emmi yaz dönemi aramızdan ayrıldı. Mirasçılık konu olunca işin zorlaşacağını, uzayacağını düşünen babam, baharda getirdiği beton ve kumu köye daha yakın olan ve içinde su kaynağı olan aşağıdaki Kamışlıkol'daki tarlamıza hayvanlarla taşımış. Tarlayı iyice işlemeden hazırlamadan fidanları dikmişti.
Kamışlıkol, adı üstünde kamışı bol olan bir yerdi. Ertesi yıl su kaynağının gözünü yeniden birlikte açtık, kabın adı verilen kapalı hatla havuza aktardık. Hekimhan yolunun sağında bulunan Hacı Koç'un havuzundan hortum atarak ve de plastik bidonlarla şu taşıyarak ağaçları suladık ve tutturduk.
Tarlanın orta yerinde kamışlı bir aradan çıkan su kaynağının kuzey yanı pur denek taşlaşmış topraktan, güney yanı kepir denen killi topraktan oluşuyordu. Pura su iyi işlemez, kepir kuruyunca çatlardı. Çatlayınca da derine işleyemeyen köklerin damarları yüzeyselde kalıyor, kopuyor, ağaç iyice beslenemiyor, gelişmiyordu.
Üçüncü yıl babam bir su motoru aldı, dereye yakın bir yere dam yaptı. Motoru ve plastik boruları damın içine koydu. Önüne yaptığı havuzda biriken suları motorla borularla yolun kenarına yaptığı üçüncü havuza aktarmaya başladık.
Motoru bahçede bırakırsak bazı çocuklar motorla oynuyorlar, çivi, çöp çakıyorlar, bozuyorlardı. Bu nedenle el arabası gibi kollarını tutarak eşeğin arkasına bağlayıp eve götürüp getiriyordum. 80 kadar ağacı motoru iki gün kullanılınca sulayabiliyorduk.
1985 yılında Başkavak köyünün yolu açıldığında bahçemizin üzerinden geçti ve 13 fidanımız yola gitti, köylümüz Hamza Öztürk babama “Git şikâyet et para alırsın” dediğinde babam, “Yol kapımıza geldi, on üç çitil de olmasın” demiş, hatta sevindiğini belirtmiş.
Eşimin önerisi ile plastik boruları toprağı gömdük, motor havuzdan çekip borulara veriyor, oradan üçüncü havuza direk atıyordu.
250 kilogramlık motoru eşeğin arkasına bağlayıp getirip götürmekten de kurtuldum. 1986 yılında bel fıtığı tehlikesi atlattım.
1983-2013 yılları arasında geçen otuz yıllık süreçte, yani 30 yıl içinde yalnızca bir yıl 1 ton 100 kilo kayısı ürünü (islim: kükürtlü kayısı) elde ettik. Diğer yılların hepsini toplasanız iki tonu bulmadı. Halk deyimi ile “boşa kürek salladık…”
Burada yetişen ağaçlar yavaş yavaş kurudu kurudukça azaldı, azaldıkça kesildi ve tamamen ağaçsız bir tarla haline geldi. 1989 yılında son yaylaya göç oldu, daha sonra tarla tarımı da bırakıldı. Kayısıya ne kadar ağırlık verirse de istenen beklenen olmadı. 800-900 rakamla yetişen kayısıyı 1600 rakımda zorla yetiştirmeye çalışmak elbette ki kolay değildi.
4 Haziran 2025 Çarşamba günü eşimle birlikte Kamışlıkol’a gittik. Bir dut, bir elma, bir fındık, birkaç ceviz, birkaç kendi gelen kavak ağacı, tepede yabani armut, güneyde bir top meşe var. Tüm ağaçlar don ve soğuk etkisi ile karaçalı dedikleri ayrı yeşil durumda. Meyve ise hiç yok…Eşim biraz üzüm yaprağı topladı, ben de birkaç fotoğraf çektim. Üç havuz, ev ve diğer…
Dönüşte Abbas Koç’un bahçesinde tilki ile karşılaştık. Biraz da bakıştık, sonra dereye aşağı uzaklaştı gitti, biz de köye döndük.
Eve dönüşte bugünü kaleme almaya karar verince babamın onca emeklerini anımsadım. Hele de bu bahçe için çok emek harcadı. Bir değil, iki değil üç havuz yaptı kayısı yetiştirmek ve ürün elde edip geçim sağlamak için. Üç Havuzlu Hasan Usta bile dediler. Ben de yazımın başlığını öyle koydum…
Babamı ve babam gibi emek verenleri saygıyla anıyorum…

Ballıkaya, 4 Haziran 2025


Yorumlar

Popüler Yayınlar