Sizler dilimizle bilerek alay ediyorsunuz!
Sizler dilimizle bilerek alay ediyorsunuz!
Süleyman ÖZEROL
Sıfat olan ‘ilk okul’ ile ad olan ‘ilkokul’u ayırt edemeyenlere yetki verirseniz…
‘Tam bağımsız Türkiye’ geleceği ile hareket eden devrimci gençlerden üçü, 6 Mayıs 1975 tarihinde idam edildiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yarım yüzyıldır aramızda yok...
Anayasal düzeni değiştireceklermiş! Değiştireceklermiş!
Süleyman ÖZEROL
Sıfat olan ‘ilk okul’ ile ad olan ‘ilkokul’u ayırt edemeyenlere yetki verirseniz…
‘Tam bağımsız Türkiye’ geleceği ile hareket eden devrimci gençlerden üçü, 6 Mayıs 1975 tarihinde idam edildiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yarım yüzyıldır aramızda yok...
Anayasal düzeni değiştireceklermiş! Değiştireceklermiş!
Oysa istenen anayasal haklardan herkesin eşit olarak yararlanması ve tam bağımsız bir ülkeydi...
12 Martta nasıl sağ gösterip sol vurdularsa, 12 Eylülde de aynısı yapıldı. Ülkeyi yöneten sağa karşı yapılan darbede sol ezildi. Tam bağımsız Türkiye geleceğinin de önü kesildi.
12 Eylül'de bolca Atatürk heykeli yapılarak halkı soğuttular, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile gibi birçok sivil toplum örgütleri kapatıldı. Sonradan bu iki kurumu yapılandırsalar da gerici yapılanma ile özerklik özelliğini yitirdi.
Sıfat olan ‘ilk okul’ ile ad olan ‘ilkokul’u ayırt edemeyenler bu kurumların başına getirildi. Türkçe Sözlük halkın deyimi ile Arapsaçına çevrildi. Türk Dili bozularak Osmanlıca adı verilen Arapça, Farsça, Türkçe çorbası olan yapay bir dilin egemenliğine sokuldu.
Konu ile ilgili olarak 1988 yılında Malatya'da Görüş gazetesinde Niyazi Doğan'a yazdığım mektubu anımsatmak istiyorum. O yüzden bu yazımda kullanılan bazı sözcüklerin ve özelliklerinden söz ettim. Aradan kırk yıl geçse de, hala bugün olmuş ülkenin en üst düzey makamlarında bulunanlar bile bayatlamış, terk edilmiş, hatta ölmüş, 70 yıl önceki sözcükleri kullanarak o zamanın sahte milliyetçilerini taklit etmeye çalışıyorlar.
Çeşitli kaynaklardan yararlanarak bazı kişilerin “İlla da odunum’ anlayışıyla üsteleyerek kullandıkları sözcükler üzerinde durmak istiyorum.
Bu sözcüklerin açık bir biçimde anlamları karşımızda dururken hangi akıl ve mantık çerçevesinde kullanıyorlar acaba?
Sözcükleri örnekledikten sonra da bazılarını ele alarak açıklama yapmak istiyorum.
absürt-saçma
adisyon-hesap
antre-giriş
aroma-hoş koku
bariyer-engel
brifing-bilgilendirme
deklare etmek-açıklamak
dizayn-tasarım
doküman-belge
dekont-hesap dökümü
defans-savunma
dejenerasyon-yozlaşma
deklarasyon-bildirge
entegre olmak-bütünlemek
istişare-danışma
jenerasyon-kuşak
kreş çocuk-bakımevi
kriter-ölçüt
medya-basın yayın
misyon-özel görev
link-bağlantı
konsept-kavram
illegal-yasadışı
ironi-alay etme
vizyon-görüş
power-güç
tower-kule
viraj-dönemeç
trend-eğilim
transparan-saydam
show-gösteri
printer-yazıcı
prodüksiyon-yapım
performans-başarı
Bu sözcüklerin büyük bölümünün yazılışı, okunuşu sorun yarattığı gibi yanlış anlamlarda da kullanılıyor. Bunlardan birkaçını ele alarak açıklayalım.
İstişare: Türkçe 'danışma', 'danışmak' anlamlarında olan istişare, daha çok 'istişare etmek' deyimi olarak kullanılır. Ancak basın yayın başta olmak üzere pek çok devlet kurum ve kuruluşları da Türkçesi yerine, üstelik de yanlış olarak ‘görüşme’ anlamında kullanıyor.
12 Eylül'de bolca Atatürk heykeli yapılarak halkı soğuttular, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile gibi birçok sivil toplum örgütleri kapatıldı. Sonradan bu iki kurumu yapılandırsalar da gerici yapılanma ile özerklik özelliğini yitirdi.
Sıfat olan ‘ilk okul’ ile ad olan ‘ilkokul’u ayırt edemeyenler bu kurumların başına getirildi. Türkçe Sözlük halkın deyimi ile Arapsaçına çevrildi. Türk Dili bozularak Osmanlıca adı verilen Arapça, Farsça, Türkçe çorbası olan yapay bir dilin egemenliğine sokuldu.
Konu ile ilgili olarak 1988 yılında Malatya'da Görüş gazetesinde Niyazi Doğan'a yazdığım mektubu anımsatmak istiyorum. O yüzden bu yazımda kullanılan bazı sözcüklerin ve özelliklerinden söz ettim. Aradan kırk yıl geçse de, hala bugün olmuş ülkenin en üst düzey makamlarında bulunanlar bile bayatlamış, terk edilmiş, hatta ölmüş, 70 yıl önceki sözcükleri kullanarak o zamanın sahte milliyetçilerini taklit etmeye çalışıyorlar.
Çeşitli kaynaklardan yararlanarak bazı kişilerin “İlla da odunum’ anlayışıyla üsteleyerek kullandıkları sözcükler üzerinde durmak istiyorum.
Bu sözcüklerin açık bir biçimde anlamları karşımızda dururken hangi akıl ve mantık çerçevesinde kullanıyorlar acaba?
Sözcükleri örnekledikten sonra da bazılarını ele alarak açıklama yapmak istiyorum.
absürt-saçma
adisyon-hesap
antre-giriş
aroma-hoş koku
bariyer-engel
brifing-bilgilendirme
deklare etmek-açıklamak
dizayn-tasarım
doküman-belge
dekont-hesap dökümü
defans-savunma
dejenerasyon-yozlaşma
deklarasyon-bildirge
entegre olmak-bütünlemek
istişare-danışma
jenerasyon-kuşak
kreş çocuk-bakımevi
kriter-ölçüt
medya-basın yayın
misyon-özel görev
link-bağlantı
konsept-kavram
illegal-yasadışı
ironi-alay etme
vizyon-görüş
power-güç
tower-kule
viraj-dönemeç
trend-eğilim
transparan-saydam
show-gösteri
printer-yazıcı
prodüksiyon-yapım
performans-başarı
Bu sözcüklerin büyük bölümünün yazılışı, okunuşu sorun yarattığı gibi yanlış anlamlarda da kullanılıyor. Bunlardan birkaçını ele alarak açıklayalım.
İstişare: Türkçe 'danışma', 'danışmak' anlamlarında olan istişare, daha çok 'istişare etmek' deyimi olarak kullanılır. Ancak basın yayın başta olmak üzere pek çok devlet kurum ve kuruluşları da Türkçesi yerine, üstelik de yanlış olarak ‘görüşme’ anlamında kullanıyor.
Birileri (!) kullandı diye kullanınca çok mu iyi oluyor?
Lansman: Başka bir sözcük de lansman!
Türkçede ‘tanıtım’ ya da ‘tanıtma’ yerine kullanılan bir yabancı sözcük...
Birileri 'tanıtım' ya da 'tanıtma'yı kullanmıyor da ‘lansman’ı kullanınca acaba mutlu mu oluyor?
İroni: İroni, alay etmek anlamındadır. ‘İroni yaptım’ diyen de ‘alay yaptım’ dediğinin farkında mı acaba?
Türkçede alay ‘yapılmaz’ alay ‘edilir’.
Türkçede ‘tanıtım’ ya da ‘tanıtma’ yerine kullanılan bir yabancı sözcük...
Birileri 'tanıtım' ya da 'tanıtma'yı kullanmıyor da ‘lansman’ı kullanınca acaba mutlu mu oluyor?
İroni: İroni, alay etmek anlamındadır. ‘İroni yaptım’ diyen de ‘alay yaptım’ dediğinin farkında mı acaba?
Türkçede alay ‘yapılmaz’ alay ‘edilir’.
Sizler dilimizle bilerek alay ediyorsunuz!
Kişi, kurum ve Kuruluşlar Türkçe Sözlük ve Dilbilgisi Yazım Kılavuzu Bulundurmalıdır.
Ayıptır ayıp! Basını ve resmi yazıları da inceleyin göreceksiniz hataları. Tüm basın yayın organları, resmi daireler, kurum ve kuruluşlar Türkçe Sözlük ve Dilbilgisi Yazım Kılavuzu bulundurmalıdır.
Sürekli yineledikleri, ‘milli’ sözcüğü ile hiç de hiç ilgileri olmayan, Anayasanın ilk 5 maddesini kaldırmayı kafasına koymuş bir takım ile yönetilen ülkemizde en çok hayıflandığımız konu ise; uğruna pek çok bedelleri ödediğimiz, ödemeye de devam ettirdiğimiz halkamızın vurdumduymazlığı, duyarsızlığı tutarsızlıkları.
Neredeyse 500 yıl önce yaşadığı bilinen Köroğlu ile ilgili şu söylemi çoğunuz biliriz;
“Evin yıkıla Köroğlu!”
İşte bugünkü halkımız aynen o zamanın halkı gibi duyduğunu inanan, ona göre hareket eden bir topluluk. Neredeyse değişmedi, değişse de nasıl değişti? Eğitimi hafızlık, sağlığı üfürükçülük, kulluğu yurttaşlık sanarak ırkçı ve gerici söylemlerle mutlu olacağını sanarak değişti.
Eğer öyle olmasaydı bunca zamandır, “Aynı merada otlayıp, aynı derede su içer” miydi?
İstiyorlarsa tutumlarını sürdürsünler, isterlerse sürünsünler!
Hüseyin Karakuş'un, ‘Benim sevdalarım yeni filizlenir’ söz başlı türküsündeki bağlantılarda şöyle diyordu:
“İnan değil sana kastım
Cahille sohbeti kestim”
Yeter artık!
Ne geliyorsa cahillerden başımıza geliyor. Devlet cahili yurttaş yapamıyorsa ortada büyük sorun var demektir ve bu sorun devleti yönetenlerdedir.
Yeter artık halkı cahil bırakmayın!
Kişi, kurum ve Kuruluşlar Türkçe Sözlük ve Dilbilgisi Yazım Kılavuzu Bulundurmalıdır.
Ayıptır ayıp! Basını ve resmi yazıları da inceleyin göreceksiniz hataları. Tüm basın yayın organları, resmi daireler, kurum ve kuruluşlar Türkçe Sözlük ve Dilbilgisi Yazım Kılavuzu bulundurmalıdır.
Sürekli yineledikleri, ‘milli’ sözcüğü ile hiç de hiç ilgileri olmayan, Anayasanın ilk 5 maddesini kaldırmayı kafasına koymuş bir takım ile yönetilen ülkemizde en çok hayıflandığımız konu ise; uğruna pek çok bedelleri ödediğimiz, ödemeye de devam ettirdiğimiz halkamızın vurdumduymazlığı, duyarsızlığı tutarsızlıkları.
Neredeyse 500 yıl önce yaşadığı bilinen Köroğlu ile ilgili şu söylemi çoğunuz biliriz;
“Evin yıkıla Köroğlu!”
İşte bugünkü halkımız aynen o zamanın halkı gibi duyduğunu inanan, ona göre hareket eden bir topluluk. Neredeyse değişmedi, değişse de nasıl değişti? Eğitimi hafızlık, sağlığı üfürükçülük, kulluğu yurttaşlık sanarak ırkçı ve gerici söylemlerle mutlu olacağını sanarak değişti.
Eğer öyle olmasaydı bunca zamandır, “Aynı merada otlayıp, aynı derede su içer” miydi?
İstiyorlarsa tutumlarını sürdürsünler, isterlerse sürünsünler!
Hüseyin Karakuş'un, ‘Benim sevdalarım yeni filizlenir’ söz başlı türküsündeki bağlantılarda şöyle diyordu:
“İnan değil sana kastım
Cahille sohbeti kestim”
Yeter artık!
Ne geliyorsa cahillerden başımıza geliyor. Devlet cahili yurttaş yapamıyorsa ortada büyük sorun var demektir ve bu sorun devleti yönetenlerdedir.
Yeter artık halkı cahil bırakmayın!
Ballıkaya, 6 Mayıs 2025
Yorumlar
Yorum Gönder