"Bana kel diyenin kulaç kulaç saçı olmalı!"

"Bana kel diyenin kulaç kulaç saçı olmalı!"

1991 yılı Ramazan orucunun 17. günü görev yaptığım okulda bir öğrencinin müzik öğretmenine, "Saz çalmak el ile, şarkı söylemek ağız ile zina etmektir" sözüne, "Bari bu kutsal ayda bu tür fesatlıkları yapmayın" diyerek karşı çıkmamdan sonra ben suçlu oldum. Bir yıl kıdem durudurma ve sürgün ile cezalandırıldım. 125. maddeye göre bölücülük yapmışım ya...
Konu Danıştay'a kadar gitti, kazandım ama iş işten geçti. O etkiyi hala unutamam.
Adaşım yazar Süleyman Zaman, ülkemizde ve dünyada gerçek bölücüler ve insanlık dışı yaratıklar olan dinin sırtından geçinenlerin eylemlerinden birini, 'mum söndü' diye tanımlanan Alevilere iftira olan konuyu ele almış. Kitabı okumadım, ama konuyla ilgili çok durum yaşadım ve yayın okudum.
Özellikle bu tür insanlık dışı konularla ayakta duran siyasilere ve onlara destek verenlere, yetmiş üç millete bir gözle bakamyan zavallılara söylenecek çok şey var...
Şu var ki; dinin sırtına binip de her boku yiyenlerin böylesi iftiraları çok zaman sonra da olsa ortaya çıkıyor. Ancak bu süreçte toplumdaki yaralar ne yazık ki iyileşmiyor. Çünkü gericilik zehrini hala salgılıyor...
Belki zaman alacak; bir gün gelecek bu türler azalacak. "Yok olacak" diyemiyorum. Çünkü diyalektikte zıtlar her zaman vardır ve birlikte yaşar. Önemli olan kötüyü, çirkini, zararlıyı ve benzerlerini en aza indirmektir. Bu da eğitimin işlevine bağlıdır.
Hele de bazı olumsuz eylemleri devlet kurumları eliyle yapmak, kötüyü, çirkini, zararlıyı ve benzerlerini yok etme işini zorlaştırıyor. Bundan çıkar sağlayanlar da zehri kullanmayı sürdürüyor...
Babam hep bir atasözünden söz ederdi; "Bana kel diyenin kulaç kulaç saçı olmalı!"
Altmış yıl öncesinden gelen bu sözü ben de yinelemek istiyorum: "Bana kel diyenin kulaç kulaç saçı olmalı!"
Bu kadar...
Çünkü bu tür fesatlıkları yapanların her türlü eylemleri ortada...

Yorumlar

Popüler Yayınlar