Halkımız Halinden Memnun
Süleyman ÖZEROL
Bir 12 Mart paşası, katıldığı bir televizyon programında 12 Martın demokrasinin önünü açtığını söylüyor ve göklere çıkarıyordu. Bazı uygulamaları ise, anayasanın ve hukuk düzenin ayıbı gibi kabul ediyordu. Ayrıca “argo” diye tanımlanan sözcükleri bolca kullandığı kitabının da reklamını yapıyordu.
12 Mart döneminde sol-demokrat insanların potansiyel suçlu ilan edildiği gerçeğini göz ardı eden paşa, “Ordu Uyanık Olmalı” yazısı nedeniyle başına gelmedik kalmayan Uğur Mumcu’nun üniversite mezunu olmasına karşın “Sakıncalı Piyade” olarak askerlik yaptığını da biliyordu mutlaka. Bunun yanı sıra potansiyel suçlu kabul edilenlerin birçoğunun yasal ya da yasal olmayan işlemlerden geçtiğini de bilmediğini söyleyemeyiz sanırım.
Aradan 10 yıl geçer ve yine ülkemizde sol düşünce 12’den vurulur. 12 Mart benzeri uygulamalar yapılır ve yine solcular potansiyel suçlu ilan edilir. Atatürk’ün kurduğu bütün kurumlar birer birer kapatılır, özerk kurumlar olmaktan çıkarılarak gerici yapılanmaların denetimine sokulur. Eğitim ve bilim siyasallaşarak din olgusu i bütünleştirilmeye çalışılır. Laiklik ve öğretim birliği ilkesi, devrim yasaları zedelenir.
Bir başka konu; yaratılan yapay değerler, demokrasi ve paylaşmanın yerine çıkar gruplarının ve bireyselliğin ön plana çıkmasını hızlandırır. Kısa yoldan zengin olma ve toplumsal değer yargılarının hızla törpülenmesi toplumsal bozulmayı getirir.
“Biz ki ustasıyız vatan sevmenin”, “Yok edin insanın insana kulluğunu” diyen şair vatan haini ilan edilirken; vatanı olmayan sermaye dolar ve mark egemenliğinin doğmasına olanak sağlar. Siyaset-tarikat-ticaret üçgeni o kadar hızla gelişir ki, feodal yapının yedeklemesiyle birlikte demokrasi ve cumhuriyet neredeyse teslim olacaktır.
“46 Ruhu”, “vatan-millet-Sakarya”, “milliyetçi ve muhafazakar”, “Küçük Amerika” gibi söylemlerle bugüne gelen ülkemiz 50 yıldır sağ düşüncenin egemen olduğu hükümetlerce yönetiliyor. Bir bakıyorsunuz 28 Şubat süreci yaşanıyor. Yaşanıyor da, bu işe halk ne diyor acaba? Yüzyıllardır Osmanlının “yurttaş” olarak bile görmediği, günümüzde de yukarıda sıraladığımız söylemlerle uyutulan halkımız, halinden memnun...
“Ne atom bombası
Ne Londra konferansı
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya?”
Ne enflasyon, ne pahalılık, ne bilmem ne? Ne anayasanın değiştirilmesi ne de siyasal partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi halkımız için hiçbir önem taşımamaktadır!
Ülkemiz kaderini gerçekten de bunların değiştireceğini düşünmek, hala eskiyi yinelemek olur. Bireyin özgür iradesinin egemen olduğu zaman sorunlarımız daha da aza inecek ve bugünkü yaşadığımız olumsuzlukların birçoğunu yaşamayacağız.
Yine sözü şaire verelim:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine”
Bu, geç de olsa gerçekleşecektir. *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder