5 Şubat 2019 Salı

Elmanın Diğer Yarısı Da Yok…

Elmanın Diğer Yarısı da Yok


Hasan Özerol (1934-31.01.2019), Süleyman Özerol, Zehra Özerol (1933-05.02.2012)

Süleyman ÖZEROL

Babam Hasan Özerol, nüfus kaydına göre 1934 doğumlu ancak iki ya da üç yaş daha büyük olabileceğini söylerdi.
Babası vefat ettiğinde ancak sekiz ya da dokuz yaşındadır. Annesi Satı, kız kardeşi Fatma, kardeşleri Abbas ve Yusuf ile birlikte yaşamaya başladığında aile reisi konumundadır. İlkokulu bitirdiğinde nüfus cüzdanı olmadığından diploma alamamış dolayısıyla köye sınavına da girememiş derken delikanlı olmuş, 1953 yılında Zehra Erol ile evlenmiş, askere gitmiş, yılsonuna doğru ben de olmuşum. Amcalarım vefat ettiğinden üçe düşen nüfus yeniden beşe çıkmış.
Köyde geliri olmadığından pamuk ve portakal işçiliği için bir zaman Adana'ya gidip gelmiş, ancak bir şey anlayamamış. 1959 yılında duvar ustalığına başlamış. Gürgür Dedenin babası Ali Çavuş Emmimin tek gözlü damında otururken alt kat olan evimizi yenilenmiş, 1962'de de üst katı yapmıştı.
Duvar ustaları marangozluk demircilik ve tenekecilik gibi konularda zanaatlarına sürdürürken Ballıkaya ve çevresinde pek çok ev yaptı. Kapı, pencere, şahra, saban, soba, boru, mangal, masa, sandalye ve benzeri alet ve eşyaları da...
Bunları sürdürürken altmışlı yılların ortalarında sigortalı olmak için kaymakamlığa dilekçe vermiş. Kaymakam, “Devlete vergi verecek bir sen mi kaldın?” deyip dilekçesini işleme koymamış.
1960 yılında kız kardeşim Şehriban, 1965 yılında kardeşim Yusuf dünyaya geldi nüfus altıya çıktı.
1966 yılında Akçadağ Öğretmen Okuluna girmem, babam için hem ekonomik rahatlama hem de bir ödünleme olmuştu. 20 yıl önce onun nüfus cüzdanı olmadığından giremediği Köy Enstitüsü’nün devamı olan öğretmen okulunu ben kazanmıştım ve yatılı olarak okudum orada.
1969'da Nazlıhan 1973'te Mustafa dünyaya geldi.
1972'de okulu bitirdim ve öğretmen olarak göreve başladım. 1974 yılında evlendim. Ozan (1975), Gül (1977 ) ve yazar (1983) dünyaya geldi. 1978 yılında kız kardeşim Eylem dünyaya geldi.
Tüm kardeşlerim evlendi, çoluk çocuğa karıştı.
Babam ve annemin yaşları ilerledi, hastalıkları oldu. Babam gözündeki karasu (Glokom) nedeni ile yıllarca günlük ilaç kullandı.
Elimin iş tuttuğu ilkokul yıllarından daha yakın zamana kadar eşim ve çocuklarımla yaz aylarında köyde anne ve babamın yanında olduk evde bahçede tarlada yaylada harmanda kısacası her alanda...
Ebem Dıdının Satı, 11 yıl gözleri görmeden yaşadı ve 1991 yazında doksan yaşın üzerinde aramızdan ayrıldı.
20 yaşlarında şiir yazmaya başlayan babamın şiirlerini 2009 yılında, askerlik günlüklerini de 2017 yılında kitap olarak yayınladım.
Annem de 5 Şubat 2012 günü aramızdan ayrıldı. Babam bir süre kız kardeşim Nazlıhan’ın yanında kaldı.
Kız kardeşim Şehriban’ın eşi Arguvan Çavuş Köyü Muhtarı Vahap Genç, “Ben evde çok durmuyorum, Şehriban’a hem arkadaşlık eder hasan dede, bizde kalsın” dedi ve yanlarına aldılar.
2011-2012 yılına kadar anılarını yazdığı defterini bana vermişti. Buna askerlik günlüklerini de ekleyip ‘Babamın Yazdıkları’ adıyla kitap bütünlüğünde düzenledim. Kasım ayının 10'unda Ankara’ya dönerken hanımla yanına uğradığımızda bunu kendisine anlattım. 75 yıl önce ilkokulu bitirmiş bir köylü olmasına karşın, bir düşünür tavrı ile gülümseyerek, “Desene ölmeyeceğim” dedi.
15 Ocak 2011 tarihinde TRT Avaz'da yayınlanan Anadolu'nun sıcak yüzleri programına, aynı yılın Haziran'ında Türkiyem TV’de, ‘Süleyman Özerol ile Ankara Sohbetleri’ programına katıldı. Bazı şiirleri yazı işleri müdürlüğünü yaptığım Malatya Yorum gazetesinde yayınlandı.”Genç yaşımda göçtüm yalan dünyadan” ve “Neden meyve vermezsiniz kayısılar” şiirleri dikkat çekti.
Bağırsaklarında dönme olmuş, 20 Aralık 2018 günü Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ameliyat oldu. O gün Malatya’ya hareket ettim, ertesi gün bir ameliyat daha… Op. Dr. Ekrem Tuncer ve sağlık görevlilerine ilgilerinden dolayı teşekkür ederim. Ayrıca hep yanında olan kız kardeşim Şehriban’a da…
İki hafta kalıp Ankara'ya döndüm, 4 Ocak’tan itibaren üç haftaya yakın grip ile uğraştım. Birkaç gündür dışarı çıkıyordum ki 31 Ocak 2019 günü babamı rüyamda gördüm. Sırtı dönük olarak uzanmış yatıyor ve hafiften kımıldıyordu. “Acaba kayıp mı ettik?” diye düşünerek Şehriban’ı aradım, durumunun iyi olmadığını söyledi.
Metin Özer’in ‘Bütün Güzellere Dağıttım Seni’ kitabının ve Gülizar Özgür'e yazdığım mektubun kayıtlarının çıktısını almak için Kızılay'a gittim. Kızılay’da Hekimhanlılar Derneğinde akşamüzeri 17.30 sıralarında telefona baktığımda yedi sekiz kişinin aradığını gördüm. Birlikte kahve içtiğimiz Ahmet Turan Karaca’ya “Babamı kaybetmişiz” dedim. Eve döndüm, akşam hanım ile yola çıkıp Malatya'ya geldik. Ertesi gün gelen yakınlarımız oldu. Mezarlık morguna konulan cenazeyi 2 Şubat günü alıp doğduğu yer olan Ballıkaya köyüne götürdük. Karadirek Cem Evinden kaldırılan cenaze köy mezarlığında annem ile dayımın mezarı arasında toprağa verildi.
Cenazeye ve taziyeye Hekimhan ve Arguvan belediye başkanları Hekimhan, Arguvan ve Malatya’dan gelen dostlarımız, arkadaşlarımız, köylülerimiz ve akrabalarımız katıldılar. Katılanları yemek verildikten sonra köyden ayrıldık.
5 Şubat 2012 günü annemi kaybettikten sonra yalnızlık psikolojisinin etkisine girmişti. Bir gün, “Artık yarım elma olduk, elmanın yarısı yok” demişti. Artık elmanın diğer yarısı da yok…
Hz. Ali ne demişti?
“Öldükten sonra yaşamak isterseniz ölmez bir eser bırakınız.”
Babam Hasan Usta hem çiftçiliği, hem ustalığı, hem marangozluğu, hem demirciliği, hem şairliği ve yazarlığı, hem de kültürel tanıklığı ile yaşayacak. Kendi deyimiyle ‘ölmeyecek’...

Hasan Özerol Kimdir?

Doğum 1934, Mezirme, Hekimhan-Malatya, 6-7 yaşlarında babasını yitirir. Çocukluğu, eli silah tutan yetişkin erkeklerin askere alındığı; dolayısıyla tarım, bağ, bahçe işlerinin kadınlar ve çocuklarca yürütüldüğü, İkinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelir.
Yokluk ve yoksulluğunun sürdüğü bu yılları, herkes gibi, ozanın ailesi de en ağır biçimde yaşamak zorunda kalır.
Çocukluğunu yoksullukla geçiren ozan, 1942-43 öğretim yılında başladığı ilkokulu, 1946-47’de bitirir. Okulu bitirinceye dek nüfus cüzdanı olmaz. Köy Enstitü’süne sınavına girmek için nüfus cüzdanı gereklidir. Hekimhan Nüfus Müdürlüğü’ne başvurur. Babası, altı çocuğu geride bırakarak ölmüştür. Nüfusa kaydı bulunamadığı için nüfus kâğıdı da alamaz. Böylece, Köy Enstitüsü sınavına giremeyen ozanın öğretmenlik hayalleri de suya düşer.
Hasan ÖZEROL, birçok işe girer çıkar. 1951’e dek köyünde hizmetkârlık, Malatya bölgesinde amelelik, Arguvan’da ırgatlık yapar, ekin biçer. Bu yılın sonbaharından başlayarak kışları Adana’ya pamuk tarlalarında çalışmaya gider. Bahar gelince de köyüne döner. 1953 yılında evlenir.
Ozan, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin köyleri yola kavuşturmasından dolayı ”Olaylarımız senin olsun Demokrat” dizelerini yazarak şiir serüveninin başladığını söyler. Şiir tutkusunun sürdüğünü anlatırken: “Trende kendi kendime maniler düzüyordum” diyecektir, 1954’te askere giderken.
Askerden sonra köyüne döner. Pamuk tarlalarında çalışmak için, 1960’a kadar Adana’ya beş kez gidip gelir. Daha sonra köyünde çiftçilik yapar, hayvan besler. Bu arada duvar utsallığına, kendi evini yaparak başladığını söyler ozan. Bu tarihten başlayarak 8 çocuğunun geçimini 1985’e değin duvar ustalığı ile karşılar. Bir yandan da 1983’e kadar kavaklık olarak kullandığı araziyi kayısı bahçesine çevirir.
1997 yalında glokom hastalığından dolayı görme yetisini yitirir. Artık görme özürlüdür. Bu olay, ozanın daha yoğun ve düzenli olarak şiire yönelmesine yol açar.
1934 yılında Mezirme’de doğan ozanın şiirleri:“Babamın Şiirleri (Hasan ÖZEROL’un Şiirleri)“ adıyla, oğlu Süleyman Özerol tarafından hazırlanıp düzenlenmiş; Hollanda Twente Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olan torunu Gül Özerol’un katkılarıyla da bastırılmıştır (Rek Tur Matbaası, Malatya Ekim 2009, 152 sayfa). (*)

(*) S. ÖZEROL: Babamın Şiirleri (Hasan Özerol’un Şiirleri ) Rek Tur Matbaası, Malatya 2009

4 Şubat 2019 Pazartesi

Çakırdikenleri Bile Mutluluğunu Gölgeleyemedi

Çakırdikenleri Bile Mutluluğunu Gölgeleyemedi


















Ali ERCAN

Nerden başlamalı? Ne yazmalı bilmem ki?
Malatya ili, Ballıkaya Mahallesi sakinlerinden Hasan Özerol'un vefatını öğrenmiş bulunuyoruz...
Güneşin doğduğu yer olan Mezirme topraklarında nice yitip gidenlerin arasına birini daha uğurluyoruz. Mekânı cennet olsun...
Her bir diktiği taş, oda oda böldüğü duvarlar dâhil yörede börtü böceğinden tutun da herkes ama herkesin bildiği usta Hasan Emmi...
Ne yazılmalı, ne söylenmeli ki? Yitip gidenlere karışan yüreği güzel bir can daha...
Anılar yaşayanı geçmişe sürükler. Ballıkaya'sından Çekibaba'ya savurur, koca ihtişamıyla yıllara meydan okumuş, başını göğe değdirecekmişcesine salınmış, Değirmenönü'nde ki ceviz ağacının dibine konduruverir sizi... 

Bize çocukluğumuzda esin kaynağı olmuş kırmızıya bezeli toprağıyla, yanı başından geçen arktaki suyun sesiyle Dıdı Bibinin, Zehre Bacının, İbrahim Erol ve Hasan Özerol’un, çocuklarının sesi koca heybetiyle ceviz ağacının yapraklarına karışarak göğe yükselirdi...
Geçen zamana inat anılar yumağı içinizi depreştirir. Yoklarsınız, zorlarsınız hafızayı. Kanatırcasına yarayı deşersiniz...
Gün ola harman ola Usta Hasan Emmi!
Daha gece güne değmeden Sarallık'ta, Ecedamı'nda, Delikbaşı'nda, Gamışlıgol'da her bir başağın elindeki orağa gelişinde bildik seni... Ellerine değen çakırdikenleri bile mutluluğunu gölgeleyemedi. Kaysıya vuran Tomuz sıcaklığı sende haşır neşir olur, yitip giderdi bütün bedeninde...
Ya maharetine, ustalığına ne demeli...
Dizi dizi dizdiğin taşlar cennetine yol olsun...
Selam olsun yitip giden yüreği güzel insanlara...

Ennepetal, 2 Şubat 2019 
 



MEĞER GÖNÜL SEVDİĞİNİ ARZULARMIŞ... 


Ali Ercan
Usta Hasan Emminin anısına... 

Uzun yıllardır gidemediğim ama hasretini içten içe yüreğimin yasadığım uçsuz bucaksız yerinde Orta onu tarafı yeşil diyara bürünen köyüm; Ballıkaya Köyü...
Benim geçmişte yaşadıklarım ve yaşananlarıyla birer anılar yumağına dönüşen; su an dünyanın dört bir tarafında yaşayan canlarımızın belleklerinde de yaşıyor. Onları birer gölgeleri gibi Mezirme'nin kucağına düşünceye kadar da takip edecek.
Her metrekaresine ayak basmasak, gezmesek bile Darıderesi’ni, Alacayır Yaylası’nı, Kusbohu’nu, Eşekler Meydanı’nı, Pir Sultan Dağı'nı, Ballıkaya Yaylası’nı, şimdilerde balı akmayan Ballıkaya'sını, mağaralarını, İki Ağızlı’yı, Yusuf Ağa’nın gölünü, Sivrice Tepesi’ni, bahçesinde davula tokmak vurduğum Delikbaşı’nı, Gamışlıgol’u, Ekmekyemez’de Kapıgıran’ın gölünü… Bir zamanlar heybetiyle salınmış kavaklarıyla Garacapuğar’ı, Ecedamları’nı, Karabayır’ı, Ağtarla’ları, Catak’ın, Goğuz’ların, Degirmenöğleri’nin yeşile bürünmüş bahçelerini, Ege’nin puğarından içilen suları, rahmetli Babam Hüseyin Ercan’ın yeşerttiği ve büyük ablam Sevgi Özerol'un emek verdiği on üç kök kayısısıyla Sarallık’ları, Ağılın Önü’nü, Kireçlik’i, Öğeçe’yi, Mercen Puğarı’nı kim unutabilir ki?
Her biri kullanılabilir rengarenk taşları, mertekleri yeni köye taşınıp kullanılan; yaşanmışlıklarıyla, yitikleriyle kalan harabeye dönmüş ama eski demeye dilim varmayan Mezirme'yi… 
Okulunu, hocalarını, öğrencilik yıllarını, Jandarma Karakolunu, dertlere deva Olmuş Sah İbrahim Veli Tekkesi Karadirek’i, yolundan geçenlerin soluklanıp da su içtikleri Agpuğar’ı; keramet ehli, ermiş Vaylög Dede'yi, kaynar kazana elini daldırıp da karıştıran Divane Abidin Dede'yi ve bacısı Satı Özerol'un (Dıdı Bibi) bir arada bulunduğu eski türbeyi… Mezirme'nin kucağında yatan yitikleriyle Mezarlığı… Çukuru, Göcet Deresinin ihtişamını, çift sayfalar heybetiyle köyün karşısında duran Çeki Baba’yı, çok eskilerde yolunu Ağbayır’larda gözlediğimiz Doç minibüs ile otobüsü beklerken toplaşıp da oyunlar oynanan Kös Harmanı’nı, Sağlık Ocağını, Osmanlar’ın kuşatmasındaki Masereyi, Yazır Ovasını, Baspuğar’ı aşıp giden Agbayır’ı, Aşılık’ı, Bozarmıt’ı, Ulupuğar’ı hafızalardan silebilmek mümkün mü?
Üç tarafıyla değişik zamanlarda tozuna, sıcağına aldırmadan yolculuk ettiğimiz; bir tarafı İğdir, Bağırsak Çayı, Salıcık köyünü takiben Hekimhan yolu… 
Bir tarafı Başkavak (Mihail), Palaz, Yağca köyü boyunca giden yol. Diğeriyse Kös Harmanı’nı, modern Ballıkaya’yı, Masereyi, Yazır’ı, Baspugar’ı göz ucuyla “bir daha ne zaman geliriz” düşüncesiyle kayalıkları ve köyü süzerken Agbayır’ı aşıp giden, Aşılık’ı, Bozarmıt’ı, Ceki mezrasını, Alaçayır Yaylasını, Ulupugar’ı, Muroğlar’ı, Guşu’yu, Çavuş’u, Urunun Düzü’yle birleşen tozuyla, âmânı ile Arguvan, Yazıhan, Malatya yolu...
Ne hasretlikler, ne hüzünler, ne sevinçler yasandı doyasıya? Kimler gurbetin hançerini yüreğine saplayarak ayrıldı? Ya yoksulluklarını, dertlerini, isyanlarını, onurlu ve dirençli mücadelelerini haykırarak, yüreğinin orta yerine korlar düşmüş sevdalarını, hasretliklerini geride bırakarak gidenlere ne demeli?
Rahmetli muhabbet aşığı, açar da şarabın tıpasını durur mu? “Yıkıl Ballıkaya yıkıl, ama üstüme gelme” diye Kösharmanı’nda haykıran Sırrı Fırat ağabeyimize ne demeli?

Yazar kervanına katılan gönül
Manasız sözleri yazma ha yazma
Herkesi sev ve kendin de sevil
Sevgiden, saygıdan azma ha azma


Su an elimde bu dörtlüğün bulunduğu, “Babamın Şiirleri” adlı çok değerli bir kitap bulunuyor... Basım yeri-tarihi, Malatya 2009...
Öncelikle yüreği sevgi dolu, ikinci babam diyebileceğim Usta Hasan Özerol’u, şiirlerinin düzenlenmesi, yayımlanması için çaba sarf eden, Emek veren oğlu araştırmacı-gazeteci, yazar, fotoğrafçı, sanatçı, Emekli Öğretmen Süleyman Özerol'u; manevi ve maddi katkılarından dolayı Hollanda Twente Üniversitesi Araştırma Görevlisi, torunu Gül Özerol'u cani yürekten tebrik ediyorum...
Usta Hasan Emmi, askerlik yıllarından itibaren yazdığı şiirlerinde yasadığı amansız dertleri, yoksullukları, sıkıntıları anlatmakla Birlikte inanın ki bizlerin de yaşanmışlıklarını anlatmaktadır.
Hafızalarınızı yeniden yoklamak, anılar yumağınızı birer top çileler haline getirmek isterseniz "tozlanmamış" kitap raflarınıza ekleyin... Geçmişinizi, atalarınızı, "Umutlar Çerağı Yakan Ballıkaya"yı unutmadıysanız, "Güneş Mezirme’den Doğar" ve onun dörtlüklerindeki kelimelerde ayrı bir anlama sahipseniz inanışına, düşüncesine, apayrı bir haz duyacaksınız. Yaşanmışlıklarınız an be an birer film karesi gibi gözlerinizin önüne gelecek...
Yüreğine, emeğine, dimağına sağlık Usta Hasan Emmi! Bizleri uzun ve soluklu bir Mezirme-Ballıkaya yolunda yalnız bırakmadığın için…
Sevgi ve saygı ile bütün canlarımızı kucaklıyorum... 
Yolunuz gün yolu, aydınlık olsun...

Fani Özerol der bu dünya fani
Gün gelir toprağa düşerse teni
Kaybolur ortadan o güzel cani
San ki dersin o bir hayale Benzer


Sevgi, saygı, muhabbetle...

17 Temmuz 2010, Ennepetal
3 Ekim 2010, Ballıkaya

18 Ocak 2019 Cuma

Ebem ve ‘Güllüceli Kazım’

Ebem ve ‘Güllüceli Kazım’

Ebem Satı Özerol’a, kaynanasının lakabından dolayı “Dıdının Satı” derler. Kaynanası çok konuştuğundan “Dıdı” derlermiş…
Ballıkaya ve çevrede becerileri ile tanınırdı. Yün tarar ve eğirir, çeşitli dokumalar yapar, halk hekimliği konularda becerileri olan bir yaşlı idi. Masalları, halk öykülerini, bilmece ve bulmacaları, atasözü ve manileri, ağıtları ve daha pek çok halk kültürü ürünlerini bilirdi.
Ayrıca Vayloğ Dedenin yeğeni, Divana Abidin Dedenin ablası ve Hasan Ustanın (babam) annesi olması itibariyle de tanınır. Haaa… Sonra benim de ebem olduğundan…
Yaşına göre güçlü bir belleğe sahipti. Halk kültürünün her alanında bilgi sahibi olup, köyümüz Ballıkaya’nın sözlü kültürünü yazıya geçmede onun anlatımlarından çok yararlandım. Halk kültürünün her dalında bilgi sahibiydi. 1 Temmuz 1991 tarihinde aramızdan ayrıldığında on yıldır gözleri görmüyordu ve nüfusta 1328, yani 1913 doğumlu görünüyordu. Ancak Balkan savaşından söz ediyordu, demek ki küçük yazılmıştı.
Akçadağ İlk öğretmen Okulu son sınıfa geçtiğimde sıkça, “Okulu bitirip öğretmen çıkarsan beni de yanında götürür müsün?” sorusunu sorardı. Sonra da “Niye götüresin ki benim gibi bir kocayı?” derdi. Ardından da ben daha bir yanıt vermeden kendi kendisine yanıt verirdi.
“Yok, anam yok… Her oturup kalktığımda, ‘Ya Ali!’, ‘Ya İmam Hüseyin!’ ‘Ya Hızır!’derim. Yezit’e lanet! Bazen de Yezit’e lanet okurum, seni öğrenirler, rahat komazlar, sana kötülük ederler” derdi.
‘Ya Ali!’, ‘Ya İmam Hüseyin!’ ‘Ya Hızır!’
Bu söylemler acaba kime zarar verebilirdi ki? Hazreti Ali ve Hüseyin ile Hazreti Hızır’a kim karşı olabilir, peygamberin torununa kastetmiş Yezit’i kim savunabilirdi?
Anlatırdım kendisine düşüncelerimi, ikna olmazdı. “Öyle deme, hep bize kıyım yapmışlar, kaçmışız buralara” derdi. Köyümüzde bulunan Şah İbrahim Ocağı merkezi Karadirek tekkesinin otuzlu yıllarda yıkıldığını, simge olan direğin yakıldığını, daha sonra evlerde cem yapıldığını ve jandarma gelir diye gözcü dikildiğini anlatırdı.
Ebem, davranışlarımızın Alevi oluşumuzu ortaya koyacağını, bundan da zarar göreceğimizi öne sürerken bazı örnekler de veriyordu elbette.
Demek ki birilerine göre Alevilik çok kötü bir şeydi ve ben de o kötülerden biriydim! Yoksa yaşamında okul görmemiş, o sıralarda yetmiş yaşını aşmış, yaşamı köyde geçmiş ebem böyle düşünür müydü?
Bunlar bana hep 1966 yılında Akçadağ İlköğretmen Okulunda okuduğum Güllüceli Kazım adlı romanını anımsatır. Yusuf Ziya Bahadınlı’nın Hür yayınlarında çıkan cep kitabı bence bu alanda ilk edebi yapıt sayılır.
Çevrede Güllüce’yi bilmeyen yoktur. Bu adı duyan bir kimse ‘Hımm’ demeden edemez. Kitapta bu köyden yetişen bir gencin öğrencilik ve öğretmenlik yaşamı çerçevesinde Alevi Sünni çatışmasının yaratılmasını, bu çatışmaya neden olanları, önyargıları ve diğer konuları anlatır Bahadınlı.
Yıllar sonra Ankara’da Köy Enstitüsü ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nda karşılaştığımız Yusuf Ziya Bahadınlı’ya, “Güllüceli Kazım sizdiniz değil mi?” dediğimde, “Evet” demişti ve çocukluğundan bazı kesitleri anlatmıştı.
Toplumdaki düşünce ve inanç çeşitliliğini, bir arada yaşamanın bir zenginlik olduğunu düşünmeyip, bölerek ve bundan çıkar sağlayanların günümüzde de varlığını kim yadsıyabilir ki…

Malatya SÖZ: 07 Ocak 2019 - Pazartesi 

2 Aralık 2018 Pazar

Ankara Malatyalılar Derneği Genel Kurulu



Ankara Malatyalılar Derneği Genel Kurulu 

Ankara Malatyalılar Derneği Genel Kurulu, 2 Aralık 2018 Pazar günü GMK Bulvarı No: 14 Maltepe ANKARA adresinde bulunan dernek binasında Saat: 13.00’ten itibaren gerçekleştirildi. 
Asım Aydoğdu’nun açılış konuşması ve saygı duruşundan sonra divan oluşturuldu.
Devam Başkanlığına Ali Helvacı yazmanlık Zara Nil Başak Demiralp ve Hüseyin Gazi Demir, alan, oy birliği ile seçildi.
Divan başkana Ali Helvacı, derneklerde ilgili işlemler hakkında bilgi verdikten sonra gündem maddelerini açıkladı ve devam edildi. Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Bilgili, 23 Malatyalı Derneğinin Ankara Malatyalılar Derneği çatısı altında bulunduğunu belirttikten sonra 6 Aralık 2015-2 Aralık 2018 tarihleri arasındaki dönemin etkinlik raporunu okudu. Denetleme kurulu raporu ise Ali Özdemir tarafından sunuldu. Raporda, dernek, borçlarının büyük bölümünün, Battal Yıldız ve Süleyman Bilgili tarafından karşılandığı dile yatırıldı.
DERBİS Sistemi gereği, kayıt bilgilerinin tamamlanması ve yerine getirilmesi istendi.
Yönetim kurulu ve denetim kurulu raporları oylamaya sunuldu. Oy birliğiyle kabul etti. Başkan, belgeli teşekkür etti.
Genel kurulun üç yılda bir yapılmasına ve aidat miktarının 10 TL olmasına devam edilecek.
Tahmini bütçe açıklandı. Bütçede ayrıntılara yer verilmesinin uygun olacağı görüşü benimsendi ve onaylandı.
Yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin seçimi yapıldı.
Yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelikleri için aday olanlar oy birliğiyle seçildiler.

Yönetim Kurulu Asıl Üyeler

Süleyman BİLGİLİ
Yakup DEMİR
Battan YILDIZ
Şevket SOYLU
Asım AYDOĞDU
Hüseyin ÖZDEMİR
Bahadır ŞAHİN
Fuat KUTSAL
Hasan ALICI
Seydihan ÇAMUR
Nadide MECİT

Yönetim Kurulu Yedek Üyeler

Celal KARADAĞ
Mahmut ASLAN
Mehmet AKKAYA
Hüseyin Gazi DEMİRHAN
Kenan BUDAK
Zeynep KOÇ
Abdurrahman YILDIZ
Yusuf MECİT
Mehmet İMREK
Bayram EMİCİ
Kemal AYAZ

Denetim Kurulu Asıl Üyeler


Medeni AYAZ
Serdar ŞAHİN
Nil Başak DEMİRALP

Denetim Kurulu Yedek Üyeler

Yusuf GÜL
Derviş KIHTIR
Neriman TOPER

Darende ilçemizden Arif Uğur Adlı hemşerimiz yaptırmış olduğu M. Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Turgut Özal fotoğrafı bulunan duvar saatini derneğe armağan etti.
Önceki başkan Battal Yıldız, 23 derneği arkasına almış olan Ankara Malatyalılar Derneğinin birlik ve beraberlikte Malatya’nın Ankara’da örnek bir gücü olduğunu vurguladı.
Malatya Eğitim Vakfı Ankara Başkanı Ekrem Dernek bir konuşma yaptı. 

Başkan Bilgili, "Ankara'da her Malatyalının Malatya'ya gönül verenlerin bir evi olan Ankara Malatyalılar Derneği'ne gelmenizi ve gelirken bir Misafirinizi de beraber getirmenizi unutmayınız Malatyalıların Ankara'daki açık kapısı sıcak yuvası ve sahiplenmesi gereken sivil toplum örgütüdür bekliyoruz" dedi.
Çeşitli dilek ve temennilerden sonra genel kurul sona erdi.
Yeni yönetim kurulu Süleyman Bilgili'nin bakanlığında göreve devam edecek.


Haber-Foto: Süleyman ÖZEROL


EK:

5 Aralık 2018 tarihinde toplanan Ankara Malatyalılar Derneği yönetim kurulu görev bölümü yaptı.


Süleyman Bilgili: Yönetim Kurulu Başkanı
Şevket Soylu: Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Asim Aydoğdu: Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Nadide Mecit: 
Genel Sekreter
Seydihan Çamur: 
Sayman
Üyeler: Yakup Demir, Hasan Alıcı, Fuat Kutsal, Hüseyin Özdemir, Battal Yıldız, Bahadır Şahin


Üye Edindirme Komisyonu için Fuat Kutsal, Gençlik Kolu Komisyonu için Hüseyin Özdemir'e yetki verildi. 


Dernek Müdürü Yusuf Gül de görevine devam edecek.



Kaynak: Süleyman Bilgili6 Aralık 2018

15 Kasım 2018 Perşembe

Arguvan Havalarının Halk Müziğimiz İçindeki Yeri


ARGUVAN HAVALARININ HALK MÜZİĞİMİZ İÇİNDEKİ YERİ














Süleyman ÖZEROL/ Araştırmacı-Gazeteci
Hüseyin ŞAHİN/Antropolog-Araştırmacı

Birlikte hazırladığımız “Arguvan Türküleri/Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi” adlı 700 sayfayı bulan çalışma (AKEV Yayınları, İstanbul 2004), bu alanda yayınlanmış en kapsamlı araştırma olup, yazımız, çalışmamız temel alınarak hazırlanmıştır.

Halk müziğimizin en önemli özelliklerinden biri yaşadığımız toplumun geçmişi, geçmişteki yaşantısı, zevki, eğlencesi, geleneği, göreneği ve başından geçen olayları belirtmesidir. Bu açıdan türküler, toplumsal ve tarihsel önem de taşımaktadır. Yaşantılar sonucu yakılan bir türkü dilden dile, telden tele, ustadan çırağa, babadan oğla aktarılarak; toplumun zevk, düşünce, anlayış, algılayış ve duygu süzgecinden geçmiş ve geçmişin kültürünü geleceğe aktarmada önemli bir araç olmuştur. Bu bağlamda Arguvan havalarını kısaca değerlendirmek gerekirse; halk müziğimiz içersinde “Arguvan Havası”, “Arguvan Makamı”, ”Arguvan Ağzı” adlarıyla bilinen, tanınan ve önce Arguvan yöresinden hareketle, çevre-bölgede; okuma-aktarma yoluyla da ülke genelinde yaygınlık kazanmış olması Arguvan ezgilerinin toplumsal ve kültürel görünümünü ortaya koymaktadır.
Bir kaynakta; “Malatya iline bağlı Arguvan ilçesi ve bu ilçeye bağlı bazı köylerde icra edilen yöresel bir ağızdır” belirtmesiyle, Arguvan havalarının icra edildiği yöre tanımlanmıştır. Ancak, bu tanımlama çıkış yeri-çevresini anlatır. Şöyle ki; Arguvan-Hekimhan ve Divriği’yi içine alan alanda daha belirgin olmak üzere, Malatya’nın Yazıhan, Akçadağ ve Doğanşehir ilçesi ve bazı köyleriyle, Malatya merkezde ve Sivas, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa gibi illerde de beğeni ile icra edilen-dinlenen yöresel bir ağız olarak Arguvan havalarını tanımlamanın daha doğru olacağı kanısındayız.
Hem yörede doğup-büyümüş olması hem de halk müziği alanında uzman olması bakımından Öğretim Görevlisi Gani Pekşen’in Arguvan ezgilerini daha yakından tanıyan, bilen ve icra eden birisi olarak yaptığı değerlendirmeyi de aktarmak istiyoruz:
“Resitatif şekilde (konuşurcasına) icra edilir. Bir insanın rahatlıkla söyleyebileceği ses sahasına sahiptir (Genellikle bir oktav ses sahası içinde). Yöresel sanatçılar uzun havayı seslendirirken; ezginin karar sesini, hem hafızaya yerleştirmek, hem ezgiyi insanlara duyurma amacıyla genizden n-ah ünlemiyle seslendirirler. Ezginin güçlü sesi 3,4. ve 5. derecelerdir. Karar sesine gelindiğinde ise gırtlakta çarpma şeklinde glisan da yaparak yeden sesini çarpma olarak belirtir ve karar sesine gelir (Aynı durum güçlü sesinde de görülür). Ezgiye 3.4.5. sesle başlayıp 6. sesi kuvvetli kullanarak ve bu sesin yarım ses daha tizini vibrato yaptırarak beşlisini belirtir. Söylenilen ezginin yapısına göre de diğer sesleri kullanır... Karar sesine giderken güçlüsünde sesi aynı perdede telleri aşağı yukarı hareket ettirerek sesin dalgalanmasını sağlar. Bu ezgiye ayrı bir tat verir. Çoğunlukla Hüseyni dizisi kullanılır. Ezgi içersinde; of, aman, derdi güzel, gurban olam, kölen olam, suna boylum, ben ölürüm, dağlar duman gibi katma sözcükler kullanılır. Yörede en yaygın olan bağlama sazı kullanılır ve bağlama düzeninde tezenesiz çalım şekli olan pençe ya da şelpe adı verilen teknikle icra edilir. Konular çoğunlukla; sevda, gurbet, ölüm, ayrılık, hasret, yoksulluktur.”
Arguvan ağzı uzun havalar; Çamşıhı ağzı ile çok yakın bir benzeşim gösterir. Yine Barak ağzı ile de benzeşim ve etkileşim görülür. Bu etkileşimlere ilgili bölümlerde değinilmiştir. Ancak, Arguvan yöresi ezgilerini sadece uzun hava olarak algılamak eksik bir açıklamadır. Çünkü Arguvan ezgileri hem uzun hava hem de kırık hava olarak karşımıza çıkar. Deyişler, semahlar, duvazimamlar; deme-çevirme türküler de Arguvan ezgileri içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
2002 yılı itibariyle, Arguvan yöresine ait 91 türkü TRT Repertuarında yer almıştır. Aynı zamanda birçok türkü de başka yöreler adına kayda geçirilmiştir. Dr. H. Basri Kılıç’ın belirttiği gibi, tespit edilenler Arguvan türkülerinin daha yüzde biri bile değildir. Yine de azımsanmayacak bir rakamdır.
Özetle, Anadolu halk türküleri içerisinde, Arguvan ezgilerinin önemli bir yeri ve katkısı vardır. Bu da hayatın bir parçası olarak türküleri yaşayan ve algılayan Arguvanlı için doğaldır. Arguvan ezgileri büyük ozanlardan da beslenmiştir. Pir Sultan Abdal, Karacoğlan, Dadaloğlu, Kul Himmet, Emrah, Hatayi, Âşık Veli, Aşıki, Esiri, Derviş Muhammet, Âşık Hasan Hüseyin Orhan, Âşık Seyit Meftuni, Âşık Bektaş Kaymaz, Âşık Yoksuli ve daha birçok ozan Arguvan’da deyişleriyle, türküleriyle özümsenmiş, onların şiirlerinin dizelerinden etkileşimler doğmuş, bu da türkülerin gelenekselliği içerisinde zenginleşerek kuşaklara aktarılmıştır. Diğer yandan Kuyudere (Minayik), Ermişli (Germişi) köyleri bu konudaki geleneği yaşatmada önemli olmuştur.
Türkülerini yaşamının içersinden çıkarmış olan Arguvan ağzı türküler birçok motifle bezenmiştir. Bu ezgilerde herkes kendinden mutlaka bir şeyler bulur. Arguvan türküleri bazen sevda, hasret, ayrılık yüklüdür. Bazen de acıların dertlerin dile getirildiği motiflerle haykırır bizlere... Bir bakarsınız tarlada ekin biçerken “Hon türküsü” olmuş, bir bakarsınız ot biçmede, harmanda, el taşında bulgur çekerken ezgiler akıvermiş Arguvan insanının gönlünden... Yaylaya doğru yollandığınızda sürüsünü otlatan çobanla karşılaşırsınız. O zaman da çobanın kavalından süzülen dertli, içli mi içli bir ezgi olmuştur... Delikanlıları askere uğurlama törenlerinde bağlamanın telinde, “Otuz üç gün oldu asker olalı/Ana ben ölürüm sen geleneçe” diye dile gelmiş; sevip de kavuşamayan delikanlının gönlünde; “Yârin mendilinin ucunu yaktım/Tükettim ömrümü yoluna baktım” diye kara sevda olmuş çağıldıyor; gurbete çalışmaya giden Arguvanlının geride kalanlara yaktığı bir gurbet türküsü olmuş; “Köyüm sana gurbet bana/Ara ki bulasın beni/Ben ağlarım yana yana/Ara ki bulasın beni” diyerek...
Arguvan ezgileri form olarak ağıt şeklinde de ortaya çıkar ve der ki; “Sen de dut ki salacamın ucundan/Düğün bayram gibi savalar beni...”
Arguvan ağzı ezgiler, bir bakıma yaşamın kendisidir aslında... *





* Evrensel Kent (Evrensel Gazetesinin Malatya Kent Eki), Malatya, 2 Haziran 2007 

28 Ekim 2018 Pazar

Atatürk Devrimi ve Çağdaş Demokrasi









ATATÜRK DEVRİMİ VE ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ

atatürk resmi ile ilgili görsel sonucuÇağdaş demokrasi deyince aklımıza, halk iradesinin egemen olduğu, insan haklarına, toplum hukukuna uygun, çağdaş ilerlemeden yana bir yönetim akla gelmeli. Atatürk ilke ve devrimlerini incelediğimizde Türk Ulusunu Orta Çağ karanlığından, tembellikten, ezilmişlikten, yoksulluktan kurtarmak ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak amaçlarını görebiliriz. Daha önce de değinildiği gibi halkın irade ve etkinliğine dayalı, fikir ve düşünce hürriyeti, çağdaş uygarlık, uluslar arası barış ve iyi ilişkiler, başka ülkelerin içişlerine karışmamak, yasalar karşısında dil, dini, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin eşitlik, düşünceye saygı esasları çağdaş demokrasinin gerekleridir.
Atatürk devrimlerini ayrı ayrı ele alırsak;
1. Çağımıza en uygun idare şekli Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet, demokrasiden ayrı düşünülemez.
2. Demokrasiyi gerçekleştirmek ve kökleştirmek için köklü, çağın gereklerine uygun değişiklikler yapmak gerekir (Devrimcilik).
3. Halk çoğunluğunun yararına, halkın da katılmasıyla devlet eliyle çalışmalar yapılmasıdır (Devletçilik).
4. Her şey halka rağmen, halk için yapılmalıdır (Halkçılık).
5. Ulus; kendi benliğini tanıyan, diğer uluslar içinde yer almak ve kendi benliğini korumak için ulusal bilince sahip bir düzeye gelmelidir (Ulusalcılık).
6. Demokrasi, fikir ve vicdan hürriyetine dayanır. En büyük özelliği de budur. Kul ile tanrı arasına kimse girmemelidir. Kişi kendi vicdanına göre hareket etmeli, din ile devlet işleri birbirine karıştırılmamalıdır (Laiklik).
Görüyoruz ki Atatürk ilkeleri çağdaş demokrasiyi gerçekleştirmek için halka inanan, halka dayanan, çağın gereklerini hedef alan düşüncelerden oluşmaktadır. Zaten Atatürk, başından beri Kurtuluş savaşında ve daha sonra halka danışarak, inanarak, güvenerek ve dayanarak hareket etmiştir. Halkın değerlerine, istemlerine cevap verecek çalışmalar yapmış, düşüncelerini halka mal etmiştir.
“Egemenlik milletindir.”
“Ben halka giderim.”
“Her şey halka rağmen halk içindir.”
“Türk ulusu en iyi şekilde yaşamaya layıktır.”
“Hedefimi çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır.”
Sözleriyle çağdaş uygarlık düzeyini hedef almış, halk iradesi ile hareket ederek bilimi yol gösterici kabul etmiştir.
Atatürk tüm düşüncelerini gerçekleştirmiş midir?
Elbette ki hayır... Çünkü içte ve dışta çeşitli engeller çıkmıştır. Ancak yine de yaşamı süresince birçok hedeflere ulaşılmıştır. Yapamadıklarını ve tamamlanmasını istediklerini de gelecek kuşaklara bırakmıştır.
“Gelecek kuşak, cumhuriyeti biz kurduk, onu koruyacak ve yaşatacak olan sizlersiniz” diyerek cumhuriyet ve devrimleri genç kuşaklara emanet etmiştir.
Onun en yakın arkadaşı olan İsmet İnönü şöyle diyor;
“Atatürk ömrünün sonuna kadar demokratik rejimi kurmak için uğraşmış ve birçok güçlükleri yenmiş, tamamlanması gerekenleri ve diğer bazı ihtiyaçların giderilmesi çalışmalarını yeni kuşaklara bırakmıştır.”
Atatürk, ulusu için yaşamıştır. Ondan sonra gelecek kuşaklar da onun emanetlerini korurlarsa çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak anlam kazanacaktır. 

Süleyman ÖZEROL, Malatya Söz Gazetesi, 17 Temmuz 2018 

17 Ekim 2018 Çarşamba

“BALLIKAYA (Mezirme)” ya da “Yenilenen Köy BALLIKAYA”

“BALLIKAYA (Mezirme)” ya da 
“Yenilenen Köy BALLIKAYA”
Ballıkaya ile ilgili çalışmam otuz beş yıldır sürüyor. Bazı eksikleri olmakla birlikte yakın zamanda Ankara’ya dönüşte kitap olarak bastırmak istiyorum. Diğer yandan “Babamın Yazdıkları” ve Levent Çoban ile birlikte hazırladığımız "Hekimhan Müzik Kültürü" de basıma hazır. Ayrıca 2018 yılbaşından beri sahibi ve yazı işleri müdürü olarak üç ayda bir yayınladığım ve her sayısı bir kitap kapasitesinde olan HEKİMHAN dergisinin hazırlık ve tasarımı ile de uğraşıyorum. Güz 2018 (4.) sayımızı da matbaaya gönderdim.
Köyümüzde ve yakın çevremizde var olan yöresel ağırlıklı konuları, kültür sanat ve edebiyat konularını Malatya Söz gazetesinde yayınlıyorum. Tez, ödev, araştırma yapan öğrencilere ve diğer kişilere yardımcı olmaya çalışıyorum. Yirmi beşe yakın blog sitenin yazı ve takip işleri ile ilgileniyorum. Bütün bunların yanında günlük yaşamım da var elbette. Daha çok sayacağım ama yeterli görüyorum.

Facebook’ta, “Yenilenen Köy BALLIKAYA” adıyla bir köy grubu kurdum. Bazı köylülerimiz birkaç grup yerine bir grup olmasını istediklerini belirttiklerinde bu grubu arşivledim. Var olan grupta bazı gönderilerimin bir hafta sonra görülmesi üzerine yeniden açtım ve yakın zamanda adını BALLIKAYA (Mezirme) olarak değiştirdim. Ballıkaya, köyümüzün resmi adı, Mezirme ise eski adıydı. Var olan MEZİRME/Ballıkaya grubunun da üyesiyim.
Bu andan itibaren BALLIKAYA (Mezirme) grubunun üyelerini üyelikten çıkardım ve dolayısıyla grubu Facebook’tan sildim. Bundan sonra MEZİRME/Ballıkaya grubuna üye olanlar zaten devam edecekler, üye olmayanlar bu gruba üye olacaklar. Ben de artık var olan sayfa ve gruplarım ve sitelerim ile ilgileneceğim. Ballıkaya köyü ile ilgili olarak var olan grubu izleyeceğim. Bu grupta kişi fotoğraflarından çok köyü tanıtan yayınları yayınlamaya çaba göstereceğim.
Tüm köylülerime ve arkadaşlarıma, beni takip edenlere, okurlarıma duyurur saygı ve sevgilerimi sunarım.

17 Ekim 2018

SİTELERİM: https://adimsoz.blogspot.com/p/blogspot.html