15 Şubat 2020 Cumartesi

Kapılara, Dinozorlara Bineceğiz

Kapılara, Dinozorlara Bineceğiz

Süleyman ÖZEROL

Yapım çalışmalarına 27 Eylül 2002 tarihinde başlanan Kızılay-Çayyolu Metro Hattı bina ve inşaat çalışmaları üç aşamalı olup, toplam 16.590 metre hat ve 11 istasyondan oluşmaktadır. Bu hattın birinci aşaması Söğütözü (AŞTİ)-Ümitköy, ikinci aşaması Söğütözü-Necatibey, üçüncü aşaması da Kızılay-Çayyolu 2 arası inşaat tamamlama işleri olarak projelendirilmiştir.
Bina ve inşaat çalışmaları Nisan 2011 tarihine kadar kurumca Ankara BŞB) yürütülmüş olup, kalan işlerin tamamlanması için Ulaştırma Bakanlığına 25 Nisan 2011 tarihinde yapılan protokol ile devir edilmiştir. Bu hattın tamamlama çalışmaları için ilgili Bakanlıkça 13 Aralık 2011 tarihinde ihale ve 09 Şubat 2012 tarihinde sözleşmesi yapılarak çalışmalara başlanılmıştır. 13 Mart 2014 tarihinde hizmete açılmıştır.
27 Eylül 2002 tarihinde başlanmış olan bir inşaat 09 Şubat 2012 tarihine kadar Milli Eğitim Bakanlığı binasından öteye gitmeden duruyordu. Bundan sonra Ulaştırma Bakanlığı devralıp yapmaya başladı, 13 Mart 2014 tarihinde hizmete açıldı. Yani 11 yıl sonra, hem de bakanlığa devredilerek.
Keçiören metrosunun da durumu yaklaşık aynı…
Tandoğan-Keçiören arasında 10.582 metre hat ve 11 istasyon olarak projelendirilen hattın bina ve inşaat yapım çalışmal
arına 15 Temmuz 2003 tarihinde başlanmış, Keçiören-AKM istasyonları arasındaki 9.220 metre hat ve 9 istasyonu kapsayan kısmı 25 Nisan 2011 tarihinde yapılan protokolle Ulaştırma Bakanlığına devredilmiş. Bu hat için ilgili Bakanlıkça 13 Aralık 2011 tarihinde ihalesi, 02 Şubat 2012 tarihinde sözleşmesi yapılarak çalışmalara başlanılmış olup 05 Ocak 2017 tarihinde kurumca devir alınarak işletmeye alınmıştır.
Resmi sitelerden ve basın haberlerinden derleyerek aktardım.
On yıl Milli Eğitim Bakanlığı-Yargıtay önünde yerinde sayan bu işin ve diğer hattın sürmemesi sonucu doğan zararlar yetkililerden soruldu mu acaba?
Sanmıyorum… Sorulsaydı istifa ettirilmez, mahkemeye verilirdi…
Ve şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesinin otobüs sorunu var. Büyükşehir Belediye başkanı Mansur Yavaş şunları söylüyor.
“Değerli hemşerilerim,
Ankara’nın toplu ulaşım sıkıntılarını çözmek amacıyla 300 adet yeni otobüs almayı planlıyoruz. Sayın cumhurbaşkanımızın “kredinizi dışarıdan bulun” ifadesine istinaden, yurt dışından Merkez Bankası faizinin yarısı oranında kredi bulduğumuzu ve konuyu belediye meclisine taşıdığımızı saygıyla duyurmak isterim.
Borçlanma talebimizin kabulüyle birlikte yeni otobüslerimizi en kısa sürede toplu ulaşıma kazandıracağımızın sözünü veriyorum.”
Otobüsler eskimiş, yolculuk tıka basa, kamu bankaları kredi vermiyor, “Kredinizi dışarıdan bulun” deniyor ve sonuç böyle…
Ankara’nın kapılarına, dinozorlarına bineceğiz yolculuk için…
(Malatya Söz, 28 Aralık 2019 )

12 Şubat 2020 Çarşamba

Ali Evladının Aşiretinin Yapısı

Ali Evladının Aşiretinin Yapısı

Süleyman ÖZEROL

Ballıkaya'da Şah İbrahim Veli Ocağı merkezi olan Karadirek, dördüncü yapılışı sürecinde her ne kadar 1986'da eski köy yerinde fotoğraflarını çekmiş olsam da doksanlı yıllarda inşaat taşları üzerinde bulunan mihrabın fotoğraf makinemi yanımda olmadığından çizimlerini yaptım. Hemen yanında bulunan delil takasının taşları ise kayboldu.
Ballıkaya oturduğum ev, kayınpederim Hüseyin Ercan’a ait olup bahçe duvarının batı yanında bulunan bacanın yanındaki taşın üzerinde iki dize (beyit) var. Bu taşın da başına bir iş gelir düşüncesiyle çok sayıda fotoğrafını çektim. Yakın zamanda da çektiğim fotoğraflarından birini okunması için Malatya Müze Müdürlüğünde Araştırmacı Antropolog Hüseyin Şahin’e gönderdim. Muhammed Emin Çimendağ Hocaya yazıyı okuttu.
Okunuşu:
“Daha iyi padişah Ali evladımız aşiretindendir bu (yapı)
Ta ezelden Ali ile yoğrulmuş dilindendir bu (yapı)”
Anlamı:
Allah'a duacıdır Ali evladının aşiretindendir bu (yapı)
Ezelden beridir Ali'nin sevgisi ve yolu ile yorulmuştur bu (yapı)
Kitabe hakkında yorum:
Kitabe üzerindeki 47 rakamı Yapı numarası ve 205 rakamı ise hicri tarih olup miladi 1790’dır
Bu taş her ne kadar ocak taşı olarak kullanılmış olsa da yıllardır Ballıkaya’da bulunan evde, bir köşede dikkati çekmeden durmuş, dolayısıyla okunmadığından ne yazıldığı da bilinmemiştir.
“Ali evladının aşireti”, “Ezelden Ali ile yorulmuş dil” bu kitabede dinsel bir özellik olduğunu göstermektedir. Ballıkaya'da bulunan Şah İbrahim Veli Ocağı dergâhı olan Karadirek tekkesi ile bağlantısı olduğunu düşünüyorum.
1936 yılında Hekimhan’dan gelen görevliler ve köy öğretmeni Sami Oktay’ın gözetiminde jandarmalarca yıkılan Karadirek Tekkesinin simgesi olan direğinin (Karadirek) köyün batı çıkışında bulunan Şırılak denen yerde yarılarak parçalandığı ve yakıldığı seksenli yıllarda yapmış olduğum derlemelerde kaynak kişilerce anlatıldı. Kaynak kişilerin ses kayıtları da elimde…
Karadirek, 1994 yılından itibaren dördüncü kez yeniden yapıldı.  Üçüncü kez yeniden yapıldığında, ‘Mescidi Şerif'in 3. İnşası-1-5-1957’yazılı kitabe halen eski yerleşim yerinde kapı üzerinde bulunmaktadır.
Acaba 1790 tarihli kitabe tekkenin ikinci yapılışı ile mi ilgilidir?
Elbette ki bu bir öngörü; ancak açıklamalar doğrultusunda ve var olan duruma göre doğruluk olasılığının da yüksek olduğunu düşünüyorum.
Her nerenin ya da neyin kitabesi olursa olsun bu taş, Ballıkaya’da Karadirek’teki mihrap ve 1890 yılında yapılmış olan Ağpuğar Çeşmesi ile birlikte tarihsel yapı özelliğini taşımaktadır.

31 Ocak 2020 Cuma

Babamın Yazdıkları


Babamın Yazdıkları


Babam Hasan Özerol, 31 Ocak 2019 günü Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde aramızdan ayrıldı.
Nüfus cüzdanına göre 86, kendi anlatımlarına göre 87 ya da 88 yaşında olmalıydı.
Öyle ya da böyle yoksulluğun getirdiği yokluk içinde bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşamış, yaşamın zor koşullarında bir yolculuk yapmıştı.
Halk deyimi ile aklı yettiğinden itibaren ekmeğini emeği ile kazanmış, küçük yaşta babasını, babaannesini, iki kardeşini kaybetmenin acısını yaşamın acılarına katmıştı.
Nüfus cüzdanı olmadığından diploma, diploması olmadığından da Köy Enstitüsü sınavına girememesi unutamadığı bir durumdu. Daha doğrusu kimsesizliğinin, yoksulluğunun getirdiği bir sonuçtu. Çocukluk arkadaşı Eski Adalet bakanı Seyfi Oktay beni her gördüğünde, “Babanı, Hasan Ustayı çok seviyorum. O birinci idi, ama sınava giremedi, devam edemedi” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
Evliliği, askerliği, köy yaşamı karın doyurmadığından Adana'ya pamuk ve portakal işçiliğine gidişi, yirmi beş yaşında duvar ustası oluşu, artan nüfusunun geçimini ve geleceğini daha iyi sağlamaya çalışması yaşamının ikinci basamağını oluşturan önemli olaylardı. Altı çocuğunu yetiştirirken karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmeyi gelmek için geceli gündüzlü çalıştı. Dayım İbrahim Erol ile sırt sırta verdi yıllarca köy işlerinde.
Eski yazıyor öğrenmiş, kış gecelerinde Cüme'nin oğlu Yusuf'un evinde Syreti Nebi ve Battalgazi kitaplarını okuyan Hüseyin Yıldırım'ı zaman zaman dinlendirirdi. Yani nöbetleşe okurlardı.
Babam ve dayım bağlama çalmayı öğrenmişlerdi, ancak yaşam koşulları nedeniyle devam ettirmediler.
1954-1955 yıllarında askerlik yaparken günlük tutmuş, şiirler yazmış, resimler çizmişti. Daha sonraki yıllarda fazla bir şey yazmamış, doksanlı yıllarda gözlerinde meydana gelen katarakt ve glokom (karasu) rahatsızlıklarının etkisiyle görme duyusunu yitirmek üzereyken ameliyat ettirdik. Sonra görmeye başlayınca sürekli ilaç kullanmaya başladı.
Diğer yandan şiire yoğunlaştı. Geçmişte yaşadığı sorunları, gözlemlerini, köyün güzelliklerini ve doğal yapısını ve benzeri konulardaki duygu ve düşüncelerini şiir ile dile getirdi.
Şiirlerini, Babamın Şiirleri adıyla kızım Gül Özerol’un desteği ile 2009 yılında yayınladım. 2016 yılında askerlik günlüklerini ‘Babamın Askerlik Günlükleri’ adıyla yayınladım.
Anılarını, notlarını, gözlemlerini, gelenek ve göreneklerimizi yazdığı defterdeki bilgileri bilgisayara kaydettim ve 2018 yılı sonlarında kitap bütünlüğünde düzenledim. 20 Aralık 2019 günü rahatsızlanması sonucu hastaneye yattı, 31 Ocak 2019 günü aramızdan ayrıldı, 2 Şubat 2019 günü Ballıkaya da toprağa verdik. Dolayısıyla kitabın bastırma işi de kaldı. Aramızdan ayrılışının ilk yılı anısına 2020 Ocak ayının ortalarında kitabın basımı gerçekleşti. Kitabın giderlerini oğlum Ozan Özerol karşıladı.
Babamın Yazdıkları üç bölümden oluştu.
Birinci bölümde ‘Babamın Yazdıkları’: Kırklı yıllardan itibaren yaşadığı önemli olaylar, gelenek ve görenekler, köy ile ilgili bilgiler ve benzeri konular yer aldı.
İkinci bölümde ‘Babamın Askerlik Günlükleri’: 2016 yılında kitap olarak yayınlamıştım, bu kitaba ekledim.
Üçüncü bölümde ‘Babamın Yeni Şiirleri’: 2009 yılında yayınlanan ‘Babamın Şiirleri’ kitabında yer almayan şiirleri bu bölümde yer aldı.
Ayrıca yerel ve söz deyimleri kapsayan sözlük ile fotoğraflar da bulunuyor.
26 Ocak 2020 tarihinde Sage yayınlarınca basılan kitabı kapağı da dâhil olmak üzere basıma kendim hazırladım.
Babamın Şiirleri ve Babamın Yazdıkları kitaplarımın giderlerini karşılayan kızım Dr. Gül Özerol’a, oğlum Makine Müh. Ozan Özerol’a, çalışmalarımda hep yanımda olan eşim Tamam Özerol’a teşekkür ediyorum. Kapak fotoğrafı için Sayın Kadir İncesu’ya ayrıca teşekkürler…
Babamın 40'lı yıllardan bugüne kadar Ballıkaya kültürüne ışık tutarak yazdıklarını düzenleyerek yayınlamakla onu ve köyümüzün kültürü ile ilgili bir görevimi daha yerine getirdiğimi düşünerek mutluluk duyuyor, aramızdan ayrılışının birinci yılında saygıyla anıyorum.

Ankara, 31 Ocak 2020

22 Ocak 2020 Çarşamba

Ahmet Hüseyin Gürbüz’ün Uhdesi; Âşıkça

Ahmet Hüseyin Gürbüz’ün Uhdesi; Âşıkça

Ahmet Hüseyin Gürbüz 1974 yılında kurulan Halk Ozanları Kültür Derneği'nin kurucuları arasında yer alan Âşık Ali Gürbüz'ün oğlu, aynı zamanda Âşık Matbaasının sahibi, Matbaacılar Odası ve Matbaacılar Federasyonu başkanıdır. Birkaç yıl önce verdiği bir kararı yakın zamanda yeniden gündeme getirdi ve de gerçekleştirdi. Halk ozanları ile ilgili bir dergi çıkarmaya başladı
Ahmet Hüseyin Gürbüz, Âşıkça adıyla aylık olarak Aralık 2019’dan itibaren yayınlanmaya başlayan derginin sahibi ve yazı işleri müdürü.
‘Kültür Sanat Edebiyat’ alt başlığını taşıyan derginin kapağı Âşık Veysel'in Doğumunun 125. Yılı anısına düzenlenmiş.
Yayın Kurulu: Prof. Dr. Hayrettin İvgin, Metin Turan, Songül Dündar, Süleyman Özerol, Kamber Nar ve Bahattin Turan.
Danışma Kurulu: Selahattin Dündar, Atilla Güvenç ve Halil Gürkan.
Derginin tasarımı Erol Sili tarafından yapılıyor ve Âşık Matbaasında basılıyor.
Halk ozanlarının sesi olmaya aday olan derginin yönetimi ile ilgili iletişim kurmak isteyenler için adresi:
Âşık Matbaası: İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516, 1 Sokak, No: 17, Yenimahalle-Ankara, Telefon: 0312 395 57 42
Elektronik iletişim: asikcadergi@gmail.com
Ahmet Hüseyin Gürbüz, ilk sayının önsözünde, ‘İçimdeki Uhde’ başlığını kullanmış. Gürbüz, pek çok kez bir araya geldiğimizde de dile getirmişti uhdesini.
“İçimdeki uhde; 45 yıl aklından çıkmayan, kısa süreli yaşayan ‘Halk Ozanlarının Sesi’ dergisini bir şekilde hayata geçirmekti. Âşıkça dergisini yayımlayarak içimdeki bu ukdeyi yerine getirmiş oluyorum.”
Dergi tamamen renkli olup, 40 sayfa 24 x 34 cm boyutunda.
Bakalım içeriğinde neler var?
Ali Gürbüz: Ne Güzel (Şiir)
Nail Tan; Doğumunun 125. Yılında Türk Edebiyatında Âşık Veysel
Pro. Dr. Hayrettin İvgin: Halk Şiirinde Gelenekler
Bahattin Turan: Dost Elinden
Esen Aşçı: Türküler (Şiir)
Songül Dündar: Malakanlar Kars'ın Solan Gülleri
Selahattin Dündar: Malakanlar (Şiir)
İrfan Ünver Nasrattınoğlu: Ozan ve Şair Sözcükleri Üzerine
Âşık Sefil Selimi: Diken Varken (Şiir)
Evrim Kuram: Bir Sessiz Kuşak Hikâyesi/Halk Ozanı Ali Gürbüz
Selahattin Dündar: Âşıkların ve Ozanların Toplumdaki Rolü
İbrahim Ergin: Halk Müziğinin Tarihsel Sürecinden Koparak Yozlaşması ve Aktörleri
Ahmet Mortaş: Çağdaş Ozan (Âşık)
Ozan Sırhami: Erenler (Şiir)
Mustafa Sayılır: Ozan Varmış (Şiir)
Abdurrahim Karakoç: Anadolu Sevgisi (Şiir)
Kamber Nar: Halk Ozanları Kültür Derneği (Ozan Der) Kuruluş Öyküsü
Muhlis Denizer: Sırt Sırta Vermiş Yaslanır Durur (Şiir)
Doç. Dr. Sadık Yöndem-Necdet Kurt: Halk Ozanlarının Eserlerinin Anadolu Halkının Günlük Yaşantısı Üzerine Etkileri
Paşa Susanoğlu: Dağlar (Şiir)
Kitap Dükkânı: Kitap Kapakları
Metin Turan: Gelenekten Geleceğe Anadolu Halk Şiirleri
Süleyman Özerol: Yemenli Abidin/Yaşamı ve Şiirlerinden Örnekler
Âşık Selahattin Dündar'ın 60 Sanat Yılı Kutlama Etkinliği Anlamlıydı
Halk Ozanı Kaplanı İle Ali Ekber Eren Kutsal Evcimen Konseri Sorgun ve Bolu'da Yapıldı
Hanefi Işık: Âşıkça Çıkarken
Zülfikar Yılmaz: Güvercin (Şiir)
Arka kapakta Hasan Kaplan: Yürüyorum Dikenlerin Üstünde
Dergide şiiri yer almış olan şairlerin yaşam öykülerinden de kısaca söz edilmiş…

14 Ekim 2019 Pazartesi

‘Malatya Dernekleri Birliği’ Oluşumu Gündemde

‘Malatya Dernekleri Birliği’ Oluşumu Gündemde

Mersin Malatyalılar Derneği Ankara Malatyalılar Derneğini ziyaret etti. Ziyarette, ‘Malatya Dernekleri Birliği’ oluşumu gündeme geldi.
Mersin Malatyalılar Derneği (MEMADER), 12 Ekim 2019 Cumartesi günü Başkan Yardımcısı Ramazan Gedik, Yönetim Kurulu ve Mersin Haçovalılar Kültür Derneği Başkanı Aziz Durdu’nun katılımı ile toplantı yapıldı. Toplantıda yeni toplantılar yapılması, ‘Malatyalı Dernekler Birliği’ oluşturulması düşünceleri dile getirildi. Diğer yandan Mersin Malatyalılar Derneği Futbol Takımı ile Ankara Malatyalılar Derneği Futbol Takımı dostluk maçı yaptı. Başkan bilgili, birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.
Ankara Malatyalılar Derneği binasında yapılan toplantıda yönetim Kurulu Üyeleri, Ankara’da bulunan 23 Malatyalı Derneğin başkanları bulundular.
Ankara Malatyalılar Derneği Başkanı Süleyman Bilgili, “Türkiye’deki Malatyalı dernekler ile birlikte Malatya’ya daha iyi nasıl hizmet edebileceğimizi gündeme getirelim” dedi.
Derneklerin birlikte hareket etmesi konusunda ikinci bir toplantının Mersin’de yapılması, Mersin Dernek Başkan Vekili Ramazan Gedik’in orada bulunan Malatyalı derneklerin yöneticileriyle görüşmeler yapması ve ‘Malatya Dernekleri Birliği’ oluşması konusunun gündeme getirilmesi fikri benimsendi.
Mersin Haçovalılar Kültür Derneği Başkanı Aziz Durdu, derneklerin sportif etkinlikler yapması amacıyla çalışmalar yapması ve bunun bir an önce gerçekleştirilmesini önerdi.
Başkan bilgili kapanış konuşmasında birlik ve beraberlikten yana olduklarını, sivil toplum örgütlerinin siyasi oluşumların içinde yer alamayacağını ve birlikte hareket edemeyeceğini belirterek, Ankara Malatyalılar Derneğinin ‘Üst kimlik Malatya’ olmak şartı ile her oluşumun yanında olacağını söyledi. Mersin Malatyalılar Derneğinin nazik ziyareti için memnunluk duyduklarını belirterek şükranlarını sundu.
Mersin Malatyalılar Derneğine ve centilmenlik spor karşılaşmasından sonra futbol takımına Ankara Malatyalılar Derneği adına birer onurluk (plaket) sunuldu.

6 Eylül 2019 Cuma

Hekimhan’ın ilk yazılı müzik kaynağı






Hekimhan’ın ilk yazılı müzik kaynağı

Kadir İNCESU

Emekli bir öğretmen olan Süleyman Özerol yayına hazırladığı kitaplar ve incelemeleriyle Malatya’nın değerli isimlerinden birisi... Özerol, kültürümüzü yaşatmak için tam anlamıyla dur durak demeden çalışıyor.
Bu çalışmalarında destek buluyor mu derseniz, işte o tartışılır.
‘Tek Kişilik Ordu’ gibi çalışan Süleyman Özerol ile müzik öğretmeni Levent Çoban “Hekimhan Müzik Kültürü” adlı önemli bir çalışmaya imza attı. Özerol ve Çoban, Hekimhan yöresi halk müziği kültürünü çeşitli açılardan besleyen, yöredeki yaşanmışlıklar, gelenek haline gelen müzikli eğlentiler ile farklı yörelerle olan etkileşimlerini araştırdı. İkili, yazılı kaynakların yanı sıra bire bir yaptıkları görüşmelerle de çalışmayı zenginleştirdi.
Kitapta, Hekimhan’ın Müzikal Kimliği, Müziğin Hekimhanlılar İçin Önemi, Usta-Çırak Geleneği, Yörede Kullanılan Çalgılar, Yörenin İş ve Oyun Türküleri, Türkü Öyküleri Müzikle İlgili Kişiler, Derleme ve Notaya Alma Çalışmaları, Çeşitli Kaynaklarda Yer Alan Yöre Türküleri başlığı altında bölümler bulunuyor.

KENDİLERİ YAYIMLADILAR

Okurlarımızın, “Kitabı hangi yayınevi yayınladı?” dediğini duyar gibiyim. Farkındayım henüz yazmadım. Çünkü bir yayınevi tarafından yayımlanmadı bu kitap. Çok önemli bir çalışmaya imza atan Özerol ve Çoban bu kitabı kendi imkânlarıyla yayımladı. Amaçları kitabı satarak, para kazanmak değil... Süleyman Özerol ve Levent Çoban, yalnızca kültürlerine sahip çıkmak isteyen iki Hekimhanlı aydın...

HEKİMHAN'IN İLK YAZILI KAYNAĞI

Daha küçük yaşlarda Hekimhan’daki düğünlerde yaptığı video çekimlerinin yörenin farklı farklı kültür değerlerini keşfetmesini sağladığını belirtiyor genç müzik öğretmeni Levent Çoban… Üniversite öğrencisiyken Hekimhan Müzik Kültürü üzerine bir araştırma ödevi de hazırlayan Çoban, yörede söylenen türkülerin hepsine Arguvan Havası denmesi nedeniyle “Acaba Hekimhan’a özgü bir söyleyiş şekli yok mudur?” düşüncesinin peşinden gitmiş. Bu konuda en büyük destekçisi de Özerol olan Çoban konunun daha sonra genişlediğini ve böylece müzik konusunda Hekimhan’ın ilk yazılı kaynağını oluşturduklarını anlatıyor.

AYNI AİLEDEN 3 OZAN

Kitapta, 100 yıllık bir süreçte Hekimhan, Arguvan ve Sivas yöresi deyişlerinin yaşatılmasında büyük emekleri olan Ballıkayalı 3 ozanı da anlatıyor. Yusuf Başaran ve oğlu Mustafa Başaran, saz aşığı olarak işlevlerini yerine getirirken Mustafa Başaran’ın oğlu Hüseyin Başaran bu özelliklerle birlikte şairlik, yazarlık yönü ile de tanınıyor.

224 sayfalık kitabın 100 sayfasında müzikle ilgilenen kişilerin yer aldığını belirten Özerol, “Eğer sanatçılar ve zanaatçılar olmasa kültür ve sanatı geleceğe aktarmak kolay olmayacaktır. İcra ve aktarıcılık görevini yapan sanatçıları oldukça önemsiyorum,” diyor minnetle…
Sonuç ve öneriler bölümünde bir madde dikkat çekiyor: “Hekimhan yöresi türkülerini seslendiren sanatçıların söyleyiş biçimi ve özelliklerinin kayıt altına alınarak aslına uygun bir şekilde THM dağarcığına kazandırılmasının gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”
Yalnızca bu tespit bile 224 sayfalık çalışma kadar önemli. Pek çok sanatçı repertuvarlarına aldıkları türküleri yakıldıkları yörenin söyleyiş biçimlerini dikkate almadan söylüyor. Hatta sözlerinde fütursuzca değişiklikler bile yapıyor. Aslını koruyarak yaşatmak, gelecek nesillere olan bir borcumuzdur...
Bazı sanatçıların üçüncü dizeyi, ‘Sordum sual ettim kimin yârisin’ ya da ‘Sordum soruşturdum kimin yârisin’ biçiminde değiştirerek okumasından çok, ezginin değiştirilmesi ve ağız yapısının bozulması üzerinde durmak istiyorum.
Okuyuşlarda bir koşutluk var ve dize sonlarındaki sahiplik (iyelik) eklerinin değiştirildiğini görüyoruz.

sarısın > sarısan
karısın > karısan
yarısın > yarısan
döküyü >dökiyi

Günlük yaşamda Arguvan’da ya da Hekimhan’da bu ağza rastlayamazsınız. Türkülerde Azeri-Türkmence lehçesinin etkili olduğu bazı bölgelerimizin söyleyiş özelliğini getirip yöremize yamarsanız olacağı bu!”
‘Hekimhan Müzik Kültürü’nü okuyacak olanlara Özerol’un Hüseyin Şahin ile birlikte hazırladıkları ‘Arguvan Türküleri/Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi’ adlı kitabı da öneriyorum.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/hekimhan-in-ilk-yazili-muzik-kaynagi-267457 (BirGÜN Gazetesi, 6 Eylül 2019)

17 Haziran 2019 Pazartesi

Yarbay'ın Feryadı, Yalaka Basın ve Sonuç

Yarbay'ın Feryadı, Yalaka Basın ve Sonuç

PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen hemşerimiz Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan, PKK’lı ve Fetöcü ilan edildi.
Kardeşinin cenaze töreninde üzerinde üniforması olduğu halde isyan eden hükümeti eleştiren sert sözler söyleyen Mehmet Alkan CHP’ye katılınca PKK’lı ve Fetöcü ilan edildi.
İktidar yanlısı bir gazetenin başlığı şöyle: “FETÖ ve PKK yanlısı eski Yarbay, CHP’ye geçti.”
PKK’lı teröristlerin katlettiği kardeşini toprağa verirken acısını dile getiren Alkan’a “PKK yanlısı” diyecek kadar onursuzluk gösterenlere gazeteci diyemiyorum.
Bakınız Mehmet Alkan ne diyor? “Merak ettiğim şu; Nasıl bu kadar gözleri dönebiliyor? Nasıl bu kadar vicdansızlaşabiliyorlar?”
Basında yer alan haberlere göre; Mehmet Alkan, ifadesinden gizli tanık Abdullah'ın gerçek kimliğini ortaya çıkardı.
TSK'da albay rütbesiyle görev yapan bu kişinin 2014 yılında idari görevde iken darbe girişiminden sonra aktif helikopter pilotu olarak görev almasının şaşırtıcı olduğunu belirten Alkan, şunları belirtti.
“Cemaatin içinde yetişen, büyüyen, Amerika'ya gidip Gülen'in elini öpen, sızdırılan akademi (kurmaylık sınavı) sorularını alan, katalog evliliği yapan ve himmet veren bu kişi hem görevde, hem soruşturulmuyor. Ben terör örgütü üyesi olarak soruşturuluyorum. Bu durum akla izana sığmaz.” (Basından)
Mart ayında (2017) karşılaştığımız Mehmet Alkan ile tanışma olanağım oldu. Yüzündeki acıyı unutamam...
Kardeşine Hak rahmet eylesin...
İkiyüzlülere de yazıklar olsun!
Kendini kul eden basına yazıklar olsun!
Yazıklar olsun insanlıktan çıkanlara!
Sonuç; Mehmet Alkan Aklandı...
Ve İşte Mehmet Alkan Aklandı...
Bazı çocuklarda ‘suçu üstünden atma’ ya da ‘suçu başkasına atma’ alışkanlığı vardır. Ülkemizde 2015 yıldan beri aynen bu uygulanıyor.
Fetullahçılar ödüllendiriliyor, kilit noktalara getiriyor, ilgisi olmayanları cezalandırıyor.
Kendilerini iktidara taşıyan ve sonra da ‘düşman’ ilan ettikleri Fethullah Gülen ile ilgili olmayan pek çok kişiyi onunla bağlantılı göstererek sicillerini bozan, bunların yaşamını zindan edenler olayların vebalinden kurtulamayacaklardır.
Konuda bir örnek de hemşehrimiz Mehmet Alkan...
Şehit kardeşinin acısını dile getirince Fethullahçı ilan edilmiş, hakkında bir sürü iddia ortaya atılan yarbay aklandı...
Ergenekon iflas etti, Balyoz iflas etti, Fetullah iflas etti...
Pek çok insanın canı yandı, yok oldu. Geriye kumpaslarda mağdur olanlar kaldı...
Yalancının mumu da yatsıya kadar yanacak...